İnsan kalabilmenin, doğadaki diğer canlılarla birlikte bahsedilen güzellikleri paylaşabilmenin çok kolay olduğu bilinmesine rağmen, gelinen süreçte sistemin şekillendirdiği narsist, yüksek egolu insanlar, var olan ekonomik ve siyasi güçlerini kullanıp canlıların tamamına hükmetmeye çalışıyorlar.

Dünyanın ve doğanın tek hakimi olarak kendilerini görüyorlar. Hayvanların yaşam alanlarını tahrip ve yok edip, yetmiyormuş gibi kendilerine en yakın hayvanları da kişisel zevkleri için oyuncak haline getirip, alınıp satılan bir meta gibi görüp, satın aldıklarını belli bir müddet sonra sokağa bırakıp açlık ve sefalete mahkum ediyorlar.

Günümüzde sokak köpeği diye tarif ettiğimiz, birlikte hayatı paylaştığımız, ağzı olup dili olmayan, yaşamak için bizlere mahkum yaşayan köpek ve kedileri, bazı şeyleri insanların konfor alanını bozduğu için yok etmeye çalışıyorlar.

Bu canlıları yok etmeye çalışmak, sistemin acımasızlığını da gözler önüne seriyor. Sokaklarda yazın sıcakta susuzluktan kavrulan, kışın ayazını iliklerine kadar hisseden sokak hayvanları bu durumdan kendileri de memnun değil; onların da sıcak bir yuvaya ihtiyacı var.

"Köpek giren eve melek girmez" mantığı ile onları şeytanlaştıran ve en sonunda uyutarak yok etme bakış açısını şiddetle reddetmeli, onları sahiplenip, rahat edebilecekleri yaşam alanları oluşturmalıyız.

Şu unutulmamalıdır ki sokak hayvanlarına düşman olanlar, doğadaki tüm canlılara da düşmandır. Dünya ve ülkemiz, tüm canlılara yetecek durumda. Doğa, tüm canlılarla güzel; kısırlaştıralım ama yok etmeyelim, ettirmeyelim.