Kimi yapılar vardır, içine adım attığınızda sizi bambaşka bir zamana götürür. Seyit Battal Gazi Külliyesi de işte böyle bir yer…
Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde, tepelerin arasında vakur bir şekilde yükselen bu tarihi mekâna girdiğimde, sanki yüzyılların yankısını duyuyorum.
Battal Gazi’nin adını duyduğumuzda hepimiz bir kahramanlık hikâyesine gideriz. Efsane mi, gerçek mi diye sorarız bazen ama bu külliye, onun izlerinin bugün bile silinmediğini gösteriyor. 8. yüzyılda Arap akınları sırasında Anadolu’da İslam sancağını taşıyan Battal Gazi, kahramanlığıyla destanlara konu olmuş. Külliye ise onun hatırasını yaşatmak için 13. yüzyılda, Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Alaaddin Keykubad’ın annesi Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmış. Üzerinden geçen yüzyıllara rağmen hâlâ dimdik ayakta duruyor.
1207 yılında yapılsa da Osmanlı döneminde elden geçirilmiş, hatta III. Selim zamanında büyük bir restorasyon görmüş. Günümüzde de çeşitli restorasyon çalışmalarıyla korunmaya çalışılıyor. Caminin içindeki huzur, türbenin manevi atmosferi ve külliyenin geniş avlusu insanı bir an için bile olsa günlük telaşlardan uzaklaştırıyor.
Buraya geldiğinizde sadece bir tarihî yapıyı görmekle kalmıyorsunuz, bir destanın içine giriyorsunuz. Etrafta gezen ziyaretçiler, dualar eden insanlar, bu mekânın manevi havasını daha da pekiştiriyor. Hele ki gün batımına doğru buradaysanız, kızıllığın külliyenin taşlarına vurduğu o an, tarihin ve doğanın nasıl uyum içinde olduğunu size hissettiriyor.
Seyit Battal Gazi Külliyesi, sadece bir yapı değil; geçmişin bugüne açılan kapısı. Gidenler bilir, gitmeyenler için ise en kısa zamanda keşfetmeleri gereken bir tarihî miras…