Eskişehir Yaş Sebze ve Meyve Üreticiler Birliği Başkanı Yıldıran Kılıç şu ifadeleri kullandı;

“Kuraklık sorunu sadece bu yıl değil, yaklaşık 4 yıldır etkisini gösteriyor. Burada sadece yağmur değil, kar yağışı da yok denecek kadar az. Kar yağışı yüksek kesimlerde birikmeli ve yavaş yavaş eriyerek barajlara, göletlere ve yer altı sularına karışmalı. Maalesef kar yağışımız yok. Biz şu an  yer altı sularıyla üretim yapıyoruz, ancak sulama sistemimiz sadece yer altı suyuna bağlı. Gün geçtikçe yer altı sularının azaldığını hissediyoruz. Şu anda bir sorun yok, ancak 3-4 yıl sonra Eskişehir genelinde su sorunu yaşanabilir ve bu durum üretimi de olumsuz etkiler. Üretim azalınca doğal olarak fiyatlar da yükselecek.

Bu yıl bol üretim oldu, hatta geçtiğimiz yılların yüzde 50-60 fazlası üretildi. Ancak, üreticiler ürünlerini değerlendiremedi. Eskişehir sebze ve meyve üretiminde Türkiye’nin 10’uncu, domates üretiminde ise 8.’i ili. 

Sarıcakaya ve Mihalgazi bölgelerinde yetiştiricilik yapılıyor, çünkü bu bölgeler İç Anadolu’nun “Akdeniz’i” sayılıyor. Bu bölgelerde maden projeleri de var ve bu durum siyasette tartışma yarattı. Sarıcakaya bölgesinde, rakım Eskişehir’den yaklaşık 500 metre daha düşük; bu yüzden buraya Eskişehir’in “Antalya’sı” diyoruz. Bu bölgede üretim erken başlıyor ve geç bitiyor. Kış aylarında özellikle marul, maydanoz ve tere gibi ürünler yetişiyor ve bu ürünler büyük şehirler başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışına gönderiliyor. Böyle verimli bir yerde maden ocağı açılırsa, çevre ve tarımı olumsuz etkiler. Üretimden ve insanlardan uzak bölgelerde yapılmasını tercih ederiz.

Şu anda Sarıcakaya bölgesinde yetiştirilen ürünlerin yüzde 90’ı diğer kentlere gönderiliyor. Eskişehir merkezdeki üreticiler, şehrin sebze ihtiyacını karşılıyor ve fazlası diğer illere gidiyor. Eskişehir’in rakımı yüksek olduğundan en kaliteli dolmalık biber, domates, roka ve yeşillikler burada yetişiyor. Sarıcakaya’da kışın yoğun roka üretimi yapılıyor. Maden ocaklarının çevreye zarar vermeyecek yerlerde açılması gerekiyor.

Yer altı kaynaklarının ekonomik getirisi tartışılıyor, ancak bize göre toprak üstü daha değerli. İyi bir değerlendirme yapmak lazım. 2019’da yaşadığımız pandemi sürecinde sağlık ve tarımın önemi anlaşıldı, diğer herşey ikinci planda kaldı. Bu nedenle tarımı ciddiye almak zorundayız, çünkü gıda olmadığında hayat durur. Kalkınmanın ilk adımı tarımdır. Şu anda Türkiye nüfusunun yüzde 22’si tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Bu oran eskiden yüzde 50 civarındaydı ve daha da düşerse büyük bir problemle karşılaşırız.”

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi