İYİ Parti önceki dönem Eskişehir Milletvekili Dr. Arslan Kabukcuoğlu şu ifadeleri kullandı;
Bugün burada, bir şikayet üzerine İstanbul Sağlık Müdürlüğü ve Emniyet Müdürlüğü tarafından takibe alınmış büyük bir ahlaksızlık skandalını konuşuyoruz. Zanlılar takibe alındı ve Cumhuriyet Savcılığı tarafından tahkikat başlatıldı. 14 özel hastanede 47 şüpheli arasında 22’si tutuklandı. SGK’nın zararının milyarlarca TL olduğu tahmin ediliyor. Kaybedilen canların sayısı ise ya bilinmiyor ya da korkudan dile getirilemiyor. Olayın ardından Sağlık Bakanlığı’nda bir genel müdür görevden alındı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olan bir siyasi parti mensubu partisinden istifa etti.
Ülkemiz, bebeklerin canlarının bir böcek kadar bile önemsenmediği dehşet verici konuşmaların ortaya çıktığı bir sağlık skandalı ile sarsılıyor. Faillerin telefon konuşmalarında “Sen hastayı akşama kadar yaşat, alacağımız para ile eğleniriz” şeklinde insanlıktan yoksun ifadeler yer alıyor.
Devlet ricaliyle o kadar iç içe olmuşlar ki, sıradan vatandaşları 100 metre yaklaştırmazken, bu kişilerle sıkı ilişkiler geliştirmişler. Kimler mi var? TBMM başkanından MİT başkanına, eski Cumhurbaşkanı yardımcısından eski İçişleri Bakanlarına kadar birçok isim bu ilişkilerde yer almış. Bu kişilerin sahte MİT tanıtım kartı taşımaları karşısında hayrete düşüyoruz. Bu kişiler, Cumhuriyet Savcısını makamında tehdit etme küstahlığını bile gösterebiliyor. Adalet dağıtmakla görevli bir avukat, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısını, bazı tutuklular serbest bırakılmadığı takdirde suikast düzenleneceği veya ailesinin zarar göreceği tehdidiyle sindirmeye çalışabiliyor.
Sistemin çalışma şekli şu: Yenidoğan çetesi, 14 hastaneyi suça bulaştırmış durumda. Yeni doğan bebeklerin yoğun bakıma yatırılması gerekip gerekmediğine bakılmaksızın 112 Acil Servise telefon edilip ambulans isteniyor. 112 Acil görevlileri, sıraya göre hasta götürmeleri gerekirken, çetenin istediği hastaneye yönlendiriyor. İlk etap böyle tamamlanıyor. Ardından, hasta yatmadan önce veya sonra yakınlarından ek ücret talep ediliyor. SGK kurallarına göre yoğun bakım tamamen ücretsizdir.
Sonraki aşamada, “yapılmamış tedavileri yapılmış gibi göstermek, verilmemiş ilaçları verilmiş gibi göstermek ve yapılmamış müdahaleleri yapılmış gibi göstermek” artık çete için sıradan hale gelmiş. Bir sonraki aşama ise düşünmek bile istemeyeceğimiz bir durum: bebeklerin hayatına son verilmesi.
Sektörden gelen biri olarak söylüyorum ki, bahsettiğim bu sistem bana ütopik geliyor. Böyle bir sistemin bu kadar düzenli çalışması olanaksızdır; bir noktada mutlaka patlak vermesi beklenir. Ancak ilgililerin sessiz veya kayıtsız kalmaları bu yolsuzluğun sürmesine neden olmuş. Öylesine organize ve acımasız bir çete ile karşı karşıyayız ki, insan hayatından böcek hayatı gibi bahsediyorlar ve ilin adalet yetkilisini tehdit etmekten çekinmiyorlar. Yetkililerin, bu kadar organize bir çeteden geç haberdar olduklarını söylemeleri kabul edilemez; ilin valisinden hizmetlisine kadar herkes vicdan muhasebesi yapmak zorunda kalır.
Bir bireyin sağlığı ya da canı rant konusu olabilir mi? Ne yazık ki bu hükümet, her şeyi kazanç kapısı haline getirdi. Hükümet, vatandaşın oyu hariç her şeyi özelleştirmeye çalışıyor; sağlık sistemini de belli oranda özelleştirdi. Şehir hastaneleri politikası ile sağlık hizmetleri başlangıç noktasının çok gerisine düştü. Polikliniklerde ve ameliyathanelerde uzayan hasta kuyrukları, sözlerimin kanıtıdır. Vatandaşın sağlık harcamaları, TÜİK verilerine göre kişi başı 2022 yılında 7.141 TL’ye yükseldi. Bu durum, bazı kesimler için iyi bir rant alanı haline geldi.
Bu skandal son mu? Keşke öyle olsaydı. Yaşananlar, AK Parti hükümetlerinin yarattığı ahlaksızlığın mayalanmış bir halidir. Rüşvet, adam kayırma, ballı ihaleler, yakınlarına ve yandaşlarına sürekli iltimas, haya duygusunu ortadan kaldırmıştır. Yenidoğan skandalında ise bazı sağlık personeli ile emniyet ve adli merciler görevlerini yerine getirdi; onlara teşekkür ederiz.
Bu skandalın en büyük sorumlusu hükümettir ve Sağlık Bakanı siyasi olarak en büyük sorumludur. Daha önce kömür ocağı yangını, maden kazaları, sel baskınları, imar afları, tren kazaları gibi birçok olayda ilgili bakanlar görevlerine devam etmişlerdir. Hatanın kabul edilmesi gerekir çünkü bakanlıkta çalışan herkesin kefili bakandır. Bu anlayış yerleşmediği sürece bu tür aksaklıklar devam eder ve biz sadece üzülmeye devam ederiz.
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırırsa koyunu, gelir adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.”
Bu özdeyiş bir asır öncesine ait, ancak bugün Türkiye’de bu gibi değerler köhne sayılıp dikkate alınmıyor. İnanmışlara sesleniyorum: Akif’in vecizesini unutmayın.
Eğer hayatını kaybeden bebeklerimiz olduysa (dilerim yargı bize aksi yönde bir sonuç bildirir), yakınlarına Allah sabır versin. İnancımız gereği, o yavrularımızın mekanı cennettir. Sorumluların en ağır cezaları almasını dileriz. Namusuyla çalışan sağlık personeline başarılar dileriz.
Eskişehir’imizdeki sağlık personelinin fedakarca çalıştıklarına tanıklık ediyorum. Sağlık yöneticilerimizin ve il yöneticilerimizin işleri rast gitsin.