Yeni Sendika Genel Başkan Yardımcısı Abdulbaki Tekin, yaptığı açıklamada Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2024 Kasım ayı enflasyon verilerinin, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin içinde bulunduğu ekonomik koşulların ne kadar zorlaştığını bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtti.

Kasım ayında enflasyon %2,24 olarak gerçekleşirken, Temmuz-Kasım dönemi enflasyonu %14,57, yıllık enflasyon ise %47,09 olarak kaydedilmiştir. İlk 11 ayın enflasyon oranı ise %42,91 olarak açıklanmıştır. Bu veriler, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yansıtılacak enflasyon farkının yalnızca %4,15 olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu fark, ekonomik kayıpları telafi etmekten çok uzaktır.

2025 yılının ilk altı ayı için kamu görevlilerine önerilen %6’lık maaş artışı, mevcut ekonomik gerçeklerle uyuşmamaktadır. Yıllık enflasyonun %40’ın üzerinde tamamlandığı bir dönemde %6 oranındaki artış, kamu görevlilerinin bütçelerinde derinleşen bir açığa neden olacak ve geçim sıkıntısını daha da artıracaktır.

Bu noktada, sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak:

  • Ek ilave zamlar,
  • Refah payı artışı,
  • Vergi oranlarının sabitlenmesi ve
  • Vergi matrahlarının yükseltilmesi gibi düzenlemeler kaçınılmaz hale gelmiştir.

2024 yılı, kamu görevlileri için gelir kayıpları ve hayal kırıklıklarıyla sona ererken, 2025 yılı da umut kırıcı gerçeklerle başlayacaktır. Bu durumun temel nedeni, kamu çalışanlarının haklarını yeterince savunamayan ve "meli-malı" sendikacılığı anlayışını sürdüren yetkili sendika ve konfederasyonların toplu pazarlık masasında sergilediği yetersizliktir.

Yetkili sendikanın toplu pazarlıkta gösterdiği zayıflık, kamu görevlilerinin yoksullaşmasının en temel nedenidir. Geçim sıkıntısından kurtulmanın ilk şartı, bu sendikaları yetkili olmaktan çıkarmaktır.

Kamu İşveren Heyeti ve hükümet, bu sendikal zafiyetin kamu görevlilerine yüklediği maliyeti hızla bertaraf edecek adımlar atmalıdır. Enflasyon hedefleri ile piyasa gerçekleri arasındaki fark, 2024 yılında olduğu gibi 2025’te de enflasyonun hedeflerin çok üzerinde gerçekleşeceğini göstermektedir.

Bu nedenle:

  • 6 aylık enflasyon farkı yansıtma yaklaşımı terk edilmeli,
  • Dönem başında en az %15 enflasyon koruma artışı uygulanmalı ve
  • Bu artış, %6’lık toplu sözleşme zammının üzerine eklenmelidir.

Enflasyonla mücadelede, kamu emekçilerinin maaş artışlarını dizginlemek çözüm olamaz. Sorunun kaynağı, enflasyon üstü yüksek kâr hedefleridir. Emek kesiminin gelirini kısmayı çözüm gören anlayış terk edilmeli; bunun yerine çalışanların refahını artıran politikalara öncelik verilmelidir.

Kamu görevlileri arasında, özellikle sağlık çalışanları, artan iş yükü ve ağır çalışma koşullarıyla enflasyondan en fazla etkilenen kesimlerin başında gelmektedir. Sağlık emekçilerinin mali ve sosyal hakları, mevcut ekonomik koşullar altında yetersiz kalmaktadır. Enflasyon farkı hesabı yapmayı sendikacılık sayan anlayışın bu süreçlerden tamamen dışlanması gerekmektedir.

Kamu görevlileri ve emeklileri olarak, haklarımızı savunamayan, bizi sürekli kayba uğratan sendikal anlayışlara karşı daha güçlü ve etkili bir mücadele çağrısında bulunuyoruz. Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak, adil maaş artışları, refah payı ve çalışma koşullarımızda iyileştirme yapılmasını talep ediyoruz. Kamu emekçilerinin sesi olmaya ve haklarımızı savunmaya devam edeceğiz.