Eskişehir Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder şu ifadeleri kullandı;

“Bu projenin tam adı, Sarıcakaya ilçesi Bilal Habeşi Mahallesi’nde gümüş madeni açık ocak işletmeciliği. 6 Ekim 2023 tarihinde ÇED raporu olarak sunuldu ve 22 Aralık 2024 tarihinde “ÇED gerekli değildir” kararıyla gündeme alındı. Bu nedenle şu an buradayım. Altın madeni Sarıcakaya’nın Bilal Habeşi Mahallesi’nde açık ocak işletmeciliği şeklinde planlanıyor. Burada siyanür kullanılmayacak. Proje ruhsatı 22 hektarlık bir alanı kapsıyor, ÇED alanı ise 1.598 hektar. Araştırma yapılacak alan ise yaklaşık 2,15 hektar, yani iki futbol sahasından biraz daha büyük. Bölgenin yerleşim yerlerine yakın olması stratejik bir risk oluşturuyor. Siyanür kullanılmasa da bu madencilik tarım, hayvancılık ve insan sağlığı açısından ciddi olumsuz etkiler yaratacak.

Maden sahası, Eskişehir iline 35 kilometre, Sarıcakaya ilçesine ise yaklaşık yaklaşık 5 kilometre mesafede bulunuyor. İğdir Mahallesi’ne de aynı mesafede ve burada bir okul var. Bu okula olan mesafesi 3,2 kilometre. En yakın sağlık kuruluşu ise 5,3 kilometre uzakta. Bu mesafeler, madenin olumsuz etkilerinin ne kadar yakında hissedileceğini gösteriyor. Arazi hazırlığı 6 ay, işletme süresi 1 yıl ve rehabilitasyon süresi de 6 ay olarak öngörülüyor.

Sarıcakaya, Mihalgazi gibi mikro klima özelliği gösteren bir bölge. Türkiye’de sadece Rize ve Sarıcakaya bu iklimi gösterir. Sarıcakaya’da marul, taze soğan, roka, brokoli, domates, salatalık ve patlıcan gibi ürünler yetişiyor ve bu ürünler Avrupa ve İstanbul’a ihraç ediliyor. Her gün yaklaşık 10-15 tır Ankara ve İstanbul hallerine bu bölgeden ürün taşıyor. İlçenin en büyük sıkıntısı, ürünleri koyacak kasa bulamamak. Belediye burada kasa üretimi yapmaya çalışıyor ama yetmiyor, dışarıdan almak zorunda kalıyor. Düşünün bu kadar çok sebze meyve üretimi yapılan bir yer. Bu verimli toprakların korunması gerekiyor.

Sarıcakaya’da geçen yıl Türkiye’nin en yüksek sıcaklıklarından biri olan 49,8 derece kaydedildi. Bölge aynı zamanda kışın da seracılık yapılabilen bir yer. Ancak açık ocak madenciliği nedeniyle asit yağmurları meydana gelebilir ve bu da tarım ürünlerine zarar verebilir. ÇED raporu 424 sayfa olarak hazırlandı ve “ÇED gerekli değildir” denilerek sınırın altında gösterildi. Raporda tarımla ilgili bilgilere yer verilmemiş. Halbuki Sarıcakaya bölgesinde 229 farklı bitki türü bulunuyor ve bu bitkilerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından korunması gerekiyor.

Tarım Bakanlığı’nın verilerine göre Eskişehir, örtü altı üretimde 81 il arasında 10. sırada yer alıyor. En büyük pay, Sarıcakaya bölgesinde yetişen ürünlere ait. Böylesine verimli topraklar üzerinde altın ya da gümüş madeni çıkarılması, siyanür kullanılmasa bile büyük bir tehdit oluşturur. Maden, Sarıcakaya’dan çıkarıldıktan sonra Kaymaz bölgesine taşınacak ve burada işlenecek. Bu süreç de çevreye olumsuz etkiler yaratacak.

Tarım, doğayla iç içe bir sektördür ve çevresel etkilerden en çok tarım etkilenir. Açık ocak madenciliği ise hava kalitesi, halk sağlığı ve su kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Eskişehir halkı bu duruma karşı çıkıyor ve çeşitli platformlar, çevre dernekleri ve kent konseyleri bu projeye itiraz ediyor. Biz de Ziraat Mühendisleri Odası olarak tarımı kırmızı çizgimiz olarak görüyoruz. Verimli topraklarda madencilik yapılmasına karşıyız.

Proje yargıya taşındığında, biz de müdahil olacağız. Şu anda yaptığımız da bu.

Ülke ekonomisine tarımsal faaliyetler mi yoksa bu tarz projeler mi daha fazla katkı sağlar derseniz; Atatürk’ün de dediği gibi, “Milli ekonominin temeli ziraattır.” Tarım ve hayvancılık, bizim birincil besin kaynaklarımızdır. Altın gibi madenlerin de ekonomik getirisi vardır, ancak beslenmemizi sağlayan tarım daha önceliklidir. Tarımı düzeltmeden ekonomiyi düzeltmek mümkün değildir. Bu nedenle tarım, ülke ekonomisinin temelidir.”

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi