ESKİŞEHİR HABER

Süleyman Tekbaş: “Üretim ve eğitimde tam bir başarısızlık var!”

Süleyman Tekbaş: “Mevcut anayasadan medet ummak ve memnun olmak, siyasi cehalettir. Milletin ekmeği küçülürken, vatandaşın geçim derdi büyürken anayasa tartışması/çalışması yapmak ise ahlaki sefaletin bir örneğidir."

Abone Ol

Saadet Partisi Eskişehir İl Sorumlusu Sayın Süleyman Tekbaş şu ifadelerini kullandı;

"İktidarın en büyük eseri; adalet yoksunu ve yolsuzluk zengini bir Türkiye’dir…

Devleti kötü yönetmenin ötesinde, devleti yönetemeyen, yönetme gücü ve birikimi yetmeyen bir iktidar gerçeğini yaşıyoruz.

“AK Parti hiçbir şey yapmadı” demek doğru olmaz.

“AK Parti genellikle ya kötü işler yaptı ya da yaptığı işleri kötü yaptı” demek yanlış olmaz.

Sosyolojik çürüme, ekonomik çöküşten çok daha vahim sonuçlar doğuruyor.

Mevcut anayasadan medet ummak ve memnun olmak, siyasi cehalettir. Milletin ekmeği küçülürken, vatandaşın geçim derdi büyürken anayasa tartışması/çalışması yapmak ise ahlaki sefaletin bir örneğidir.

Yüz kızartıcı suçlarda ve bu suçları işleyenlerin yüzünün kızarmamasındaki artış, ahlaki yozlaşmanın geldiği noktayı özetliyor.

Yokluk, yoksulluk ve yolsuzluktaki istikrar; “Büyük Türkiye”, “Güçlü Türkiye”, “Yeni Türkiye” ve nihayet “Türkiye Yüzyılı” hamasetinin eseridir.

Türkiye’yi, işi olmayan gençler, maaşı yetmeyen emekliler, borcu bitmeyen esnaflar, ekmeği küçülen işçiler ve memurlar, zararı büyüyen çiftçiler ülkesi olmaktan kurtaracak fikir Milli Görüş’tür; yegâne parti ise Saadet Partisi’dir.

Üretimde yerlilik ve eğitimde millilik konusunda tam bir başarısızlık hali var.

Tarım ve hayvancılık konusunda ortak kanaat: Tarlayı ekmek ve hayvana bakmak zarar ettirir.

AK Parti; Türkiye’nin ekonomisini borca, bütçesini faize dayalı hale getiren beceriksizliğin markalaşmış ve kurumsallaşmış halidir.

2023 yılı bütçesinde toplanan vergilerin %15’i faize giderken, 2024 bütçesinde %17’si faize gidiyor.

“Türkiye Yüzyılı” dedikleri, iş bulmanın, ev almanın, insanca yaşamanın, borçlanmadan hayata tutunmanın imkânsız hale geldiği Türkiye’dir.

Sorunlardan kurtulmanın reçetesi bellidir; adil devlet, adil paylaşım, insanca yaşam ve bunlar için Milli Görüş – Saadet Partisi.

“Mavi Vatan” konusunda tam bir ihmalkarlık ve riyakarlık var; Ege’nin Yunan denizine dönüşmesine göz yumuluyor, Kıbrıs konusunda güçlü bir ses verilmiyor, Akdeniz’e dair bir söz söylenmiyor.

Saadet Partisi’nin Meclis’te olmasından, Meclis grubu kurmasından, doğruyu söylemesinden ve yanlışları görmesinden rahatsızlar; Hasan Bitmez ağabeyimizin vefatında yaşananlar bunun ispatıdır.

Milli Görüş ve Saadet Partisi olarak, hükümet dahil her partiyi Filistin’e dava olarak bakmaya, İsrail’i sorun olarak görmeye davet ediyoruz.

Gazze’de yaşananlar konusunda; iktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü hissettirecek sözü söylemekten ve tavrı göstermekten ısrarla kaçınıyor.

İsrail; siyonizmin terör örgütüdür.

Gazze’deki soykırıma aralıksız devam eden, Lübnan’ı ateş ve zulüm sahasına dönüştürmeye başlayan, İran’ı çatışma alanına çekmek isteyen İsrail’e karşı sonuç üreten bir ses çıkarılmıyor ve söz söylenmiyor.

İsrail’e yönelik yaptırım kararlarını uygulamaya gücü yetmeyen BM gerçeğine rağmen, BM kürsüsünden konuşarak siyonizm sorununu çözeceği algısı oluşturma çabası, İsrail’in ekmeğine yağ sürmek ve onları cesaretlendirmektir.

Erbakan Hocamızın Kıbrıs, Suriye, Filistin ve İsrail konusundaki öngörülerinin ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Dünü unutanlar, yarını öngörenleri anlayamaz.

Suriye’nin insansızlaştırılması ne kadar büyük bir hata ise Filistin’in İsrail işgalinden arındırılmaması da o kadar büyük bir hatadır.

Türkiye, İran ve Mısır’ın ortak bakışı ve diğer bölge ülkelerinin bu bakışa katılması; İsrail’i de, İsrail yanlısı ve bağımlısı devletleri de susturur.

İktidarın D-8 konusundaki yirmi yıllık sessizliği ve hareketsizliği, İsrail’in en büyük avantajlarından biridir.

Hem BOP eşbaşkanı hem de Filistin davası destekçisi sıfatlarına aynı anda sahip olmak ne mümkündür ne de doğrudur.

İsmail Haniye’nin şehit edilmesinden sonraki sessizlik, Lübnan’daki İsrail terör eylemlerinin motivasyonunu artırdı.

Siyonist terör rejiminin Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleştirdiği alçakça terör saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve yüzlerce kişi şehit oldu. Rabbimiz şehadetlerini mübarek, makamlarını âli eylesin.

Siyonist rejim, Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırı ile yalnızca Filistin’i değil, başta bölge ülkeleri olmak üzere bütün İslam ülkelerini, hatta insanlığı tehdit ettiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Gazze ve Lübnan’da eş zamanlı bir katliam gerçekleştiren siyonist katiller, öldürürken Sünni-Şii hatta Müslim-gayrimüslim ayrımı yapmazken, bazı Müslümanların bu ölümler üzerinden hâlâ mezhepsel tartışmalara girmesi utanç vericidir.

Bugün İslam ülkelerini kan gölüne çeviren siyonizmi büyüten, işte bu ihtilaf ve ayrılıklardır.

Bugün Filistin’e destek verdiği için bedel ödeyen Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın adını ağızlarına alamayanlar, ona ve arkadaşlarına şehit diyemeyenler, Filistin davasını anlayamamışlardır. Ayrıca yarın siyonist terörün kendi şehirlerinin kapısına geleceğini unutmamalıdırlar.

Siyonist rejimin gerçekleştirdiği soykırım ve katliamlara karşı harekete geçmeyen Müslümanlar, artık nasıl bir terör örgütüyle karşı karşıya olduklarının farkına varmalı ve ortak harekete geçmelidirler.

Buradan iktidar sahiplerine bir kez daha sesleniyorum: Katliamlara son vermenin yolu, ticari ve diplomatik tüm ilişkilere son vermekten geçer.

Milli Görüş ve Saadet Partisi iktidarının ne kadar gerekli olduğunu haykıran gelişmeler, olumsuzluklar, acılar yaşıyoruz. Fikrimizi ve partimizi iktidara taşımak, sadece siyasi değil, insani ve ahlaki bir sorumluluktur.

Sekiz yaşındaki kızımızın öldürülmesinde yaşananlar ve sır perdesi oluşan konular, neden iktidar olmamız gerektiği sorusunun da cevaplarıdır. “Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüştür” inancından, çocukları hunharca öldüren insafsızlığa evrilmeye izin veremeyiz."