SOL Parti İl Örgütü İl Yöneticisi Mert Bulut’un açıklaması şu şekilde;

"Bir avuç sömürücü, zenginliklerine zenginlik katarak yaşarken milyonlarca emekçi açlığa ve sefalete mahkûm ediliyor! İktidarın asgari ücret dayatması, halkımıza yoksulluk ve açlık dayatmasıdır! IMF adına, bir avuç patron ve zengin adına bu sefalet emekçilere reva görülmektedir.

Mihalıççık’taki Doruk Maden işçileri bize bir kez daha gösterdi ki direnenler kazanır. Haklı mücadelelerini selamlıyoruz. Çayırhan’da “Devletin olan halkındır, halk biziz!” diyen ve devletin zorbalığına karşı çıkan madenci kardeşlerimizin yanındayız. Polonez işçileri de 159 gündür en temel anayasal hakları olan sendikal örgütlenme için çetin bir mücadele yürütüyor. Metal işçileri hak grevine çıkarken Polonez işçileri de Ankara’ya anayasal hak yürüyüşü başlattı. Bu mücadeleler ortak amaçlar taşıyor ve işçilerin her türlü eylemle haklarını aramaları hem meşru hem de gereklidir. Gözaltına alınan, polis saldırısına uğrayan ancak sendika hakkından bir adım geri atmayan Polonez işçilerini selamlıyoruz!

Şimşek programının birinci yılı dolarken geniş tanımlı işsizlik oranı %27,2 seviyesine ulaşmış, bu da 11 milyon kişilik bir işsizler ordusuna denk gelmiştir. Her 5 kadından yalnızca 1’i kayıtlı ve tam zamanlı çalışmaktadır. Genç işsizliği ise %36’yı aşmış durumdadır. Asgari ücretin açlık sınırının bile altında kaldığı, emekçi halkın büyük bir kısmının borç batağında olduğu bir ortamda işsiz kalmak, doğrudan açlıkla yüzleşmek anlamına gelmektedir. Ancak sermaye için işsizlik, bir kriz değil, krizin faturasını işçiye ve emekçiye ödetmenin bir yöntemidir. Sermaye, daha az işçiyi daha çok çalıştırarak ve işsizliği artırarak emek piyasasında rekabet yaratmak suretiyle kârını korumaya çalışmaktadır.

Bu ülkede yapılan orta vadeli programlarda işçi ücretleri, gelir eşitsizliği gibi temel meseleler yer almazken; 2025 bütçesinde halk ve işçi yok, ancak Diyanet İşleri Başkanlığı için 130,1 milyar TL ayrılmıştır. Tek adam rejimi, tek bir kararnameyle grevleri yasaklamak, IMF’nin emirlerini eksiksiz yerine getirmek demektir! Bu rejimin arkasında duranlar ise yalnızca soyguncular, sömürücüler, emperyalist tekeller ve halkın kanını emen çetelerdir. Bu sömürü ve soygun düzeni yıkılmalı, tek adam rejimi son bulmalıdır!

“İnsanca Yaşam İçin Birlik Zamanı”

Saray rejimi, nerede bir hak mücadelesi varsa orada işçilerin karşısına bariyer örmektedir. MESS sürecinde birleşik metal işçisinin grevi yasaklanmakta, Polonez işçisinin yolu kesilmekte, Çayırhan’daki madenler özelleştirilmekte ve Mihalıççık’taki madencilerin hakları ödenmemektedir. Nerede hakkını arayan bir işçi varsa, orada devlet arabulucu rolüyle işçilerin karşısına çıkmaktadır.

Unutmasınlar ki biz emekçiler, halkız! Bu zorbalık düzenini yıkana kadar ve adil, insanca bir yaşamı kurana kadar sokaklarda, meydanlarda ve iş yerlerimizde sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Sömürücülere karşı birlik olmanın ve insanca yaşamak için mücadele etmenin zamanıdır.

Asgari ücret, anayasada yer aldığı şekilde insanca bir yaşamı sağlayacak düzeye çekilmeli, yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.

Gerçek enflasyondan kaynaklanan tüm kayıplar ay ay telafi edilmeli ve refah payı eklenerek güncellenmelidir.

Asgari ücret komisyonu tiyatro sahnesi olmaktan çıkarılmalı ve toplu iş sözleşmeleriyle grev hakkıyla desteklenerek belirlenmelidir.

Asgari ücretin yıllık tutarına kadar olan gelirlere %0 vergi uygulanmalıdır.

Vergi dilimleri asgari ücretin katlarına göre düzenlenmeli ve yüksek gelirler için %80’e kadar çıkmalıdır.

En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir.

Sendikal örgütlenmenin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

Çalışan ve emeklilere, ekonomiden refah payı garanti edilmelidir.

Patronlardan servet vergisi alınmalı ve sermayenin ihtiyaçlarını meşrulaştıran antidemokratik komisyon yapıları değiştirilmelidir.

Asgari değil, insanca yaşayacak bir ücret ve haklarımız için birleşelim! AKP iktidarına son vererek işçiler, köylüler, emekliler ve tüm emekçiler olarak insanca bir yaşam hakkımızı kazanalım!"