Kış mevsimi kapımıza dayandı. Soğuk rüzgarlar yüzümüzü keserken, kalın montlarımız ve atkılarımızla kendimizi koruyabiliyoruz.
Bizden çok daha savunmasız olanlar var: Sokak hayvanları. Günümüzün koşuşturmacasında belki farkında değiliz ama onlar, aynı sokaklarda bizimle yaşıyor ve kış ayları onlar için bir hayatta kalma mücadelesi demek.
Sokaklarda soğuktan titreyen, açlıktan çöpleri karıştıran bir kediyi veya köpeği görmek artık sıradan bir manzara haline geldi. Bu alışkanlık, belki de en büyük sorunumuz: Görmezden gelmek. Oysa onlar bir lüks istemiyor. Sadece bir kap su, bir kap mama ve biraz sıcaklık… Bunun ne kadar basit ve erişilebilir olduğunu bir düşünelim. Kapımızın önüne koyacağımız bir karton kutu ve içine eski bir battaniye, bir canın soğuktan korunmasına yardımcı olabilir. Az biraz mama, aç bir karnı doyurabilir.
Her kış, bu soruna çözüm bulmak adına bazı çalışmalar yapılıyor. Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları, barınaklar oluşturuyor, mama dağıtımı yapıyor. Ama bu çabalar yeterli değil. Bu noktada birey olarak hepimize görev düşüyor. “Ben ne yapabilirim ki?” demeden harekete geçmek gerekiyor. Bir kap mama bırakmak, o dostlarımız için dünyalara bedel.
Biraz daha duyarlı olsak, ne değişir? Çok şey değişir. Bir canı doyurmak, bir yuva sağlamak sadece onların hayatını kurtarmakla kalmaz, bizim insanlığımızı da pekiştirir. Sokak hayvanlarının yaşam hakkı bizim vicdanımızla doğru orantılı. Bu dünyayı paylaşıyoruz; onların yeri çöplükler, soğuk kaldırımlar değil.
Kış boyunca, bir kap mama, bir yudum su ve biraz sıcaklıkla dünyayı onlara da yaşanabilir kılalım. Kapımızın önüne baktığımızda mutlu bir çift gözle karşılaşmak, belki de günün en güzel anı olacaktır. Onları görmezden gelmeyelim; çünkü biz görmezden geldikçe, onlar yaşam savaşı vermeye devam edecek.
Bu kış, bir canın hayatına dokunmak, kalbimizi de ısıtmaz mı?