Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Dönem Sözcüsü Sertaç Durdu şu ifadeleri seslendirdi;

"Yoksulluğa, sefalete teslim olmayacağız!

Emeğimizin Karşılığını, Hakkımızı İstiyoruz!

Kamu emekçileri ve emekliler olarak bugün ülke genelinde alanlardayız.

Alanlardayız. Çünkü bu ülkede emeği ile geçim mücadelesi verenler olarak tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz.

Alanlardayız. Çünkü bu ülkede yıllardır kamu emekçisi, işçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile milyonlar olarak her geçen gün daha fazla yoksullaştırılıyoruz.

Üstelik iktidar da artık bunu saklama gereği duymuyor.  Hatırlayalım.. Döviz kuru, enflasyon rekor üstüne rekor kırmaya başlarken dönemin Maliye Bakanı çıkıp aynen şöyle demişti. “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor”.

Bu sözler mevcut sistemde kimlerin baş tacı edildiğini, kimlerin ise yok sayıldığının açık bir itirafı olarak tarihe geçmiştir.

Evet, çarklar yıllardır dönüyor. Ama o çarklar halkı, emekçileri, yoksullaştırmak, işsiz bırakmak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor.

Çarklar düşük gösterilen TÜİK enflasyonu ile halkın, emekçilerin cebinden alıp bir avuç patrona, yandaşa aktarmak için dönüyor.  

Dolayısıyla tekrar altını çiziyoruz. Yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin kısa vadede de orta vadede de uzun vadede de tek bir programı vardır. O da emeği ile geçinenlere ve halka dayatılan Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programdır.

Geldiğimiz noktada Türkiye’de iki tablo ile karşı karşıyayız.

Birinci tablo faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen bir avuç asalağın ve arkasındaki iktidarın tablosudur.

Bu tabloda bir avuç asalak iktidar eliyle besleniyor. Bir taraftan emek sömürü diğer taraftan vergi afları, muafiyetleri, teşvikler, ihaleler, dövize endeksli hazine garantileri ile semirdikçe semiriyor. Servetine servet katıyor.

İkinci tablo ise onlar zenginleşirken her geçen gün daha fazla yoksullaştırılan, güvencesiz hale getirilen milyonların tablosudur.

İşçisi, işsizi, kamu emekçisi, asgari ücretlisi, emeklisi, dar gelirlisi ile toplumun ezici çoğunluğunu oluşturanlar milyonların, emeğin ve halkın tablosudur.

Alın teri ile emeği ile yaşam mücadelesi verenler, yoksullaştırılan milyonlar olarak hepimizi kapsayan bu tablo her geçen gün daha fazla kararmaktadır.

Bugün ev kiralarının ülkenin en ücra kasabasında dahi 10 bin TL’yi, metropol illerde ise ortalama 20 bin TL’yi aştığını bilmeyen kalmadı. Ama TÜİK’in enflasyon sepetinde ev kirası sadece 5 bin 845 TL

Bugün bir uzman doktorun muayenehanesinde muayene ücreti ortalama 3 bin 500 TL civarında. Ama TÜİK’e göre uzman doktor muayene ücreti sadece 33 lira 69 kuruş.

3 üniversite öğrencesinin paylaştığı devlet yurdu ücreti kişi başı 1.250 TL iken TÜİK’e göre sadece 457 TL.

Yarım ekmek et dönerin fiyatı bugün 250 TL’den, tavuk dönerin fiyatı 150 TL’den başlıyor.  Ama TÜİK’te hangi etten olduğunu bilmediğimiz ekmek arası dönerin fiyatı, sadece 77 lira 22 kuruş,

Kısacası TÜİK’te büyük indirim var, fiyatlar piyasadakinin hemen hemen yarısı. Hatta yurt ücreti, uzman doktor muayene ücreti TÜİK rakamlarına göre neredeyse bedava.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi iktidar kendi yarattığı ekonomik krizin yükünü yine bizlere yıkan yeni “paketler” açmaya devam ediyor.

Istakoz yedikleri masalardan, meclis bahçesinde düzenledikleri kebap partilerinden fotoğraf paylaşanlar yoksullaştırdıkları milyonlara “ kemer sıkın” diyorlar.

Her zaman olduğu gibi karlarını dörde, beşe katlayanlara “siz de biraz tasarruf edin, demek akıllarının ucundan bile geçmiyor.  Muafiyet ve istisnalarla çalıştırdığı asgari ücretli kadar bile vergi vermeyen firmaların, şirketlerin, faizden, ranttan, dövize endeksli hazine garantilerinden beslenen asalak takımının sırtını sıvazlarken tüm yükü bize yıkmaya devam ediyorlar.

Bunca yoksulluğa, sefalete rağmen gözümüzün içine baka baka “iktidarımızda işçiyi, memuru, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atmaya devam ediyorlar.

Oysa bizler bu ülkenin kamu emekçileri, emeklileri olarak artık yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz.

Bizler artık içi boş müjdeler, bugün kaşıkla verileni yarın kepçe ile alan hileler, sadaka değil, emeğimizin karşılığını, hakkımızı istiyoruz.

Tüm kamu emekçilerini, emeklileri yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek mücadelesinde omuz omuza vermeye çağırıyoruz.

Gelin insanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Adil Bir Vergi Sistemi, Halk İçin-Emek İçin Bütçe, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin omuz omuza verelim.

Birleşe birleşe kazanalım…

Editör: Akif Yer