DEVA Partisi Eskişehir İl Başkanı Av. Resul Ertürk şu ifadeleri kullandı:

"Ülkemizde son dönemde meydana gelen şiddet olaylarını ve adli süreçleri büyük bir kaygıyla takip ediyoruz. Adalete olan inancın maalesef azaldığını, kurumlarımızın itibarının ve halk nezdindeki karşılığının kalmadığını görüyoruz. TÜİK’in açıkladığı gerçeklikten uzak veriler, toplumun büyük bir kesiminin açlık sınırının altında yaşamasına sebep oldu.

Dertlerimiz sadece maddi değil; enflasyon, ahlaksızlığı da beraberinde getirdi. Bir avukat olarak dolandırılan mağdur insan sayısının arttığını, kumar ve bahis sitelerinin halk arasında yaygınlaştığını, kumar batağına düşüp kurtulamayan ve intihar eden insanların sayısının arttığını söylemek istiyorum. Kadınlarımızın güvenle dolaşamadığını, pozitif ayrımcılık ilkesinin yeterince benimsenmediğini ve ataerkil düzende eşit bir birey olarak haklarını savunamadığını görüyoruz. Kadınlarımızın ve çocuklarımızın korkularına çözüm bulmalıyız. Toplumsal yaşamın onlar için kabusa dönüşmemesi adına tepkimizi ortaya koymalı ve gerçekleri yüzlerce kez de olsa gündeme getirmeliyiz.

Sağlık sistemindeki çürümenin yarattığı güvensizlik ise bir diğer önemli konu. İktidar, ülkemizin kapitalist düzene uyum sağlamasını isterken ahlaki erozyonu öngörememiştir. Kötü yönetim, vergi sistemindeki bozukluklar, halkın adalet karşısında eşit olamaması ve yolsuzluklar, sosyal çürümeyi artırdı. Son dönemde gündeme gelen 'yenidoğan çetesi' olayı ise çürümüşlüğün ve ahlaksızlığın ne kadar derin olduğunu gözler önüne serdi. Pervasız kişilerin bir savcıyı tehdit edecek kadar ileri gitmesi, bu durumun sosyolojik boyutunu ortaya koyarken; kendi aralarındaki vicdansız konuşmalar da büyük bir öfkeye sebep oldu.
Yaşama hakkı, her canlının kutsal bir hakkıdır ve tüm inanç sistemlerinde bu şekilde kabul görür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer alan yaşama hakkı, birincil ve en önemli insan haklarından biridir ve hukuk devleti tarafından korunması elzemdir. 'Yenidoğan çetesi' olayının tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarılması, suçluların en ağır şekilde cezalandırılması ve bu cezaların caydırıcı etkisiyle muhtemel suçların önlenmesi gerekmektedir.

Gün yüzüne çıkan bunca ahlaksızlık ve çürümüşlük, Durkheim’in anomi teorisini adeta yaşayarak anlamamıza sebep oldu. Sosyal çürüme, bireylerin hukuka ve birbirine olan güvenini sarsmıştır. Böyle bir güvensizlik ortamında dayanışmadan bahsetmek imkânsızdır. Toplumsal değişimler genellikle yavaş gerçekleşir; ancak gelinen nokta, kötü bir sona doğru ilerlediğimizi gösteriyor.

Ülkenin asıl beka problemi budur. Sosyal çürümenin ve ahlaksızlığın önüne geçmeliyiz. Bakanlıkların, ilgili kurumların ve kuruluşların bu durumu önlemek için acilen tedbir alması gerekiyor. Toplumu iyiye ve güzele yönlendirecek, dayanışma kültürünü teşvik edecek, insan ruhunu besleyecek gönüllü eğitmenlere ihtiyaç var. STK'lar da bu bağlamda cesaretlendirilerek çözüme dahil edilmelidir.”

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi