AHPADİ Başkanı Mehmet Ektaş şu ifadeleri kullandı;

“Dün akşam saatlerinde, oldu bitti havasında düzenlenen ve işçi temsilcilerinin katılmadığı toplantıda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından 2025 yılında uygulanacak asgari ücretin %30 artışla net 22.104 TL olarak belirlendiği açıklandı.

Bu açıklama, toplumun her kesiminden ve hatta mevcut AK Parti iktidarını destekleyen çevrelerden büyük tepki topladı.

Vatandaşların derinden hissettiği hayat pahalılığı, fiyatların el yaktığı, “Aman yandım!” dedirttiği bir ortamda, enflasyonun %50 civarında seyrettiği koşullarda, %30’luk artış oranı vicdanları sızlattı ve yurttaşların adalet duygusunu bir kez daha yaraladı.

AHPADİ olarak bizler, hakkaniyete ve vicdana aykırı olan bu asgari ücret kararının hukuki boyutuna da dikkat çekmek istiyoruz.

“Asgari ücret, sadece vicdana değil, hukuka da aykırıdır.”

Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 26 Numaralı Asgari Ücreti Belirleme Sözleşmesi’ne taraftır.

2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “ücrette adalet sağlanması” başlıklı 55’inci maddesinde, “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu göz önünde bulundurulur.” hükmü yer almaktadır.

Bu anayasal hüküm doğrultusunda, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 39’uncu maddesinde, “Ücretlerin asgari sınırlarının Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığıyla belirleneceği” belirtilmiştir. Bu amaçla, 01/08/2004 tarihli ve 25540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Yönetmeliği yürürlüğe konulmuştur.

Yönetmelikte asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanmıştır.

Bu durumda, asgari ücretin belirlenmesi için bir hesaplama temeline dayanması; tarafların üzerinde uzlaştığı, bekâr bir işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu harcamalarını gösteren bir tabloya dayanması gereklidir. Ancak, yıllardır asgari ücretin bu şekilde belirlenmediği, işveren ve hükümet temsilcilerinin dayattığı rakamların ilan edildiği bilinmektedir.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun kararları kesindir. Ancak, anayasal devletlerde ve hukukun üstün olduğu ülkelerde hiçbir karar yargı denetimi dışında olamaz. Bu kapsamda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararları da yargısal denetime tabidir.

Ülkemizde yıllardır hukuka aykırı şekilde uygulanan asgari ücret tespit süreçlerini durdurmak ve keyfiliği ortadan kaldırmak için güçlü bir hukuk mücadelesine ihtiyaç vardır.

Yukarıda yapılan açıklamalardan da görüldüğü üzere, asgari ücretin tespit yöntemi ve sonuçları, Asgari Ücret Yönetmeliği’ne, İş Kanunu’nun 39’uncu maddesine, Anayasa’nın 55’inci maddesine ve ILO’nun 26 Numaralı Sözleşmesi’nin amacına aykırıdır. Bu aykırılık, etkilenen tüm kesimlere, karar hakkında yargısal denetim yoluna başvurma hakkı ve gerekçesi sunmaktadır.

Asgari Ücret Yönetmeliği’nin dayanağı İş Kanunu olup, bu konuda açılacak davaların adli yargı yetkisi içinde olduğunu ve İş Mahkemesi’nin görev alanına girdiğini değerlendirmekteyiz.İşçi sendikaları ve özellikle asgari ücretten etkilenen işçiler, bir an önce ilk derece mahkemelerinden başlayarak ve nihayetinde Anayasa Mahkemesi’ne kadar ilerleyecek bir yargı sürecine başvurarak mücadelelerini sürdürmelidir.”