Önce diploma konusuna değinelim. 35 yıl önce Kıbrıs’taki bir üniversiteden yatay geçiş yapılmış. O zamanlarda bu Kıbrıs üniversitesinin mezunlarının diplomaları, Türkiye’deki üniversitelerle denk değilmiş. Buraya kadar doğru olabilir. Ama orada bir yıl öğrenim gören bir öğrenci, kendisiyle birlikte hatırı sayılır bir öğrenci kitlesiyle Türkiye’de bir üniversiteye yatay geçiş yapmış. Türkiye’de üniversiteyi bitirmiş. Üstüne bir de master yapmış. Ve siyasi nedenlerle diploması iptal edilmiş.
Üniversite ortamında bulunmuş biri olarak, bunu deneyimlerimle biliyorum. Çok sayıda öğrenci, Türkî cumhuriyetlerden, Orta Avrupa ülkelerinden hatta Kıbrıs’taki üniversitelerden tıp fakültelerine bile yatay geçiş yapmıştır. Onlar da denk sayılmıyordu. Olayın üzerinden 35 yıl geçmiş. Her şey bir tarafa, zaman aşımı da var. Yani birilerinin zamanında söylediği gibi, “atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş.”
Benzer bir durum, bir büyüğün kızıyla ilgili de söyleniyor. Amerika’da biyoloji eğitimi görürken yatay geçiş yaparak tıp fakültesine girmiş. Şu anda doktor. Muayene ettiği hastalara yazdığı reçeteler geçersiz mi olacak şimdi?
Maalesef çifte standart var. “Benim adamımsa iyi, seninkiyse kötü.” Adalet duygusu oluşmadıkça insanların tepkisi devam eder.
Öğrenciler niçin birdenbire eylemlere başladılar acaba? Belediye başkanı tutuklandığı için mi? Tabii ki hayır. Üniversitelerdeki huzursuzluğun yansıması bunlar. Geleceklerinden umutları azaldığı için, adalet hissi zayıfladığı için, ekonomik olarak zorlandıkları için, özgürce düşüncelerini ifade edemedikleri için… Bunalan öğrenci kitlesi uyandı.
Böyle günlerde valilikler anında yasak koyuyor. Ondan sonra da yasağa uymadıkları gerekçesiyle çocuklar tutuklanıyor. “Gösteri yasağı var, buna uymadılar” deniliyor. Oysa bence, böyle günlerde insanların tepkilerini olaysız bir şekilde gösterebilmeleri için uygun ortam sağlanmalı.