Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu adına konuşan Filistinli doktor Emcet Saidoğlu şu ifadeleri kullandı;

"7 Ekim 2023’ten önce, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Gazze Şeridi, yaklaşık 2 milyon 400 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Ancak yaşanan soykırımda resmi rakamlara göre şu ana kadar 46 bin kişi hayatını kaybetti, 110 bin kişi ise yaralandı. Bu kayıpların yaklaşık yüzde 60’ını çocuklar, kadınlar ve yaşlılar oluşturuyor.

Buna karşın, dünyaca ünlü İngiliz tıp dergisi The Lancet’in araştırmasına göre, resmi rakamlar gerçek kayıpların yüzde 41 oranında altında. The Lancet’e göre gerçek kayıp sayısı 64 binin üzerinde. Bu rakam yalnızca travmatik yaralanmalar nedeniyle hayatını kaybedenleri kapsıyor. Sağlık hizmetleri ve gıda yetersizliğinden kaynaklanan ölümler ile enkaz altında kalan on binlerce kişiyi içermiyor. Bu faktörler de dahil edildiğinde, Gazze’de Siyonist soykırım sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısının 300 bini bulabileceği tahmin ediliyor. Bir başka deyişle, Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 13’ü hayatını kaybetmiş olabilir. Ayrıca, on binlerce kişi kolunu veya bacağını kaybetti. Bu tablo, insanlığın gözleri önünde cereyan eden bir soykırımın açık göstergesidir.

İşgalcilere karşı direniş, uluslararası hukuk tarafından işgal altındaki halklara tanınmış bir haktır. Ancak Siyonist rejim, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya gibi emperyalist güçlerin desteğiyle bu hakkı soykırım yoluyla yok etmeye çalışmaktadır. Türkiye’de ise hamasetle körleştirilen zihinler, 'Şam’ın fethi' hayalleriyle avunuyor ve 'Elbet bir gün Kudüs’e gireriz' masallarıyla oyalanıyor.

Gelecek kuşaklar, bu günlere dönüp baktığında şu gerçeği görecektir: Türkiye’deki 'Tek Adam Rejimi', bu yaşanan soykırımda sözde Filistin’in yanında yer alırken, özde İsrail’den yana tavır aldı. Soykırım sürerken, Türkiye İsrail’le ticari ilişkilerini devam ettirdi, ona meşruiyet kazandıran ve güç veren sevkiyatlara göz yumdu. Limanlarımızı ve hava sahamızı Siyonist rejime açık tuttu. İncirlik ve Kürecik gibi üsleriyle İsrail’in güvenliğine hizmet etmeyi sürdürdü.

İktidarın söylemleri ise icraatlarının tam tersini yansıtıyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Ocak’ta Galata Köprüsü’nde 'Milli İrade' adıyla oluşturulan bir platformun çatısı altında düzenlenen yürüyüşte hamasetle göz boyandı. NATO üyeliğini savunan iktidar destekçileri, 'Kahrolsun Amerika', 'Kahrolsun İsrail' sloganları atarak kendilerini gülünç duruma düşürdü.

1 Ocak’ta Galata’da binlerce kişi toplandığında, aynı saatlerde Ceyhan Limanı’ndan tankerler İsrail’e petrol taşımaya devam ediyordu. Folegandros tankeri, 1 Ocak’ta Ceyhan’dan yük aldı, İsrail karasularına ulaşıp sinyal sistemini kapattı ve yükünü boşalttıktan sonra 6 Ocak’ta geri döndü. Daha önce de Nissos Delos ve Kimolos tankerlerinin defalarca benzer sevkiyatlar yaptığı ortaya çıkarılmıştı.

Gazze’de son çalışan hastane olan Kemal Adwan Hastanesi’nin İsrail’in tank ve jet saldırılarıyla yıkıldığını ve kullanılamaz hale geldiğini izledik. İktidara soruyoruz: 'Bu hastaneyi yıkan tank ve jetlerin yakıtında bir damla bile Türkiye’den giden petrol yoktur' diyebilir misiniz?

Filistin direnişinin sembollerinden biri olan Dr. Hüsam Ebu Safiyye’yi saygıyla anıyoruz. Bir mülteci kampında doğan Dr. Ebu Safiyye, oğlunun cenaze namazını kıldırdıktan sonra görevine devam etmiş, Siyonist rejimin tehditlerine rağmen hastanesini terk etmemiştir. 27 Aralık’ta Kemal Adwan Hastanesi’nin tekrar bombalanmasıyla hizmet veren son hastane de kapandı.

Bu saldırılar yalnızca Filistin halkını değil, emperyalizme karşı mücadele eden tüm insanlığı hedef alıyor. Türkiye’deki iktidarın ve işbirlikçi şirketlerin İsrail’le yaptığı ticari anlaşmalar ve sevkiyatlar bu soykırımın dolaylı ortaklarıdır. NATO üsleri, ticaret anlaşmaları ve emperyalist çıkarlar doğrultusunda atılan adımlar, Gazze’ye düşen her bombanın sorumluluğunu artırmaktadır.

Buradan bir kez daha sesleniyoruz:

İsrail’le yapılan tüm ticari anlaşmalar iptal edilmelidir.

NATO üsleri kapatılmalı ve emperyalist düzenin taşeronluğundan vazgeçilmelidir.

Tarihin doğru tarafında, insanlık ve adaletin yanında yer alınmalıdır.

Bizler, vicdanların sesini dinleyen ve zalimin zulmüne karşı çıkan insanlarız. Siyonist rejimle yağlı ticaret yapanların, adaleti savunanlara saldırmak yerine önce kendilerini sorgulaması gerekir. Filistin halkının yanında olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. İsrail’in değil, hak ve adaletin tarafında yer alın!"