Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol şu ifadeleri kullandı;

“Haklarımız, taleplerimiz ve geleceğimiz için tüm eğitim ve bilim emekçilerini birlikte mücadeleye davet ediyoruz.

Türkiye’de uzun süredir sürdürülen ve genelde kamu hizmetlerini, özelde eğitim alanını piyasaya açma ve ticarileştirme odaklı politikalar, eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük haklarını önemli ölçüde geriletmiş, çalışma ve yaşam koşullarını giderek daha da zorlaştırmıştır.

Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi en temel kamu hizmetleri geçtiğimiz yıllar içinde hızla ticarileştirilip özelleştirilirken, kamuda özellikle eğitim alanında güvencesiz ve esnek istihdam uygulamaları yaygınlaştırılmıştır. Sendikal haklar ve özgürlükler kısıtlanmaya çalışılmış, en temel hak arama eylemleri engellenmeye ve baskı altına alınmaya çalışılmıştır.

Kamu hizmetlerinin kapsamının daraltılması ve hizmetlerin niteliğinin düşürülmesi, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon, tüm toplum kesimleri gibi biz eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma koşullarını ağırlaştırırken, alım gücümüzü de ciddi biçimde erozyona uğratmıştır. Bugün, ülke olarak yaşam koşullarımızın giderek kötüleştiği, nüfusun büyük bölümünün geçim sıkıntısı yaşadığı zorlu bir süreçten geçiyoruz.

Memur-Sen’in yetkili konfederasyon olarak katıldığı 7. dönem kamu görevlileri toplu sözleşmesi sonucu 2025 yılı ocak ayı için belirlenen ücret artışı oranı, daha ilk ay enflasyonuna göre erimiş ve kamu emekçileri şubat ayı itibarıyla alacaklı duruma düşmüştür. Yıllardır yetkili ama etkisiz konfederasyonun "buçuklu" oranlarla imzaladığı toplu sözleşme anlaşmalarıyla kamu emekçileri ekonomik olarak yoksul bırakılmış, gerekli ücret artışları sağlanamamış ve emekçiler yeterince temsil edilememiştir. Birçok kazanım elde ettik yalanlarıyla kamu emekçileri kandırılmış, kağıt üzerinde kalan maddelerin birçoğu hayata geçirilememiş ve bunun için mücadele edilmemiştir. Kamu emekçilerinin ekonomik kayıpları, özlük ve sosyal haklarıyla ilgili mücadele etmek yerine, siyasal iktidara şirin görünmek amacıyla yetersizliklerin üstü örtülmeye çalışılmış, Eğitim-Bir-Sen üzerinden sendikamız hedef alınarak yanlış bilgiler ve çarpıtmalarla manipülasyon yapılmıştır.

Lafla peynir gemisi yürümez. Haklar ve kazanımlar mücadeleyle elde edilir. Adil vergi sistemi istiyoruz: Vergi dilimi uygulaması nedeniyle yaşadığımız mağduriyetin giderilmesini talep ediyor, vergide adalet istiyoruz.

Eşit işe eşit ücret istiyoruz: Eğitim ve bilim emekçileri arasında aynı işi yapanlar arasında farklı maaş uygulaması eşit işe eşit ücret ilkesine aykırıdır. Eğitim kurumlarında çelişkili tüm uygulamalara son verilmelidir.

Yan ödemeler taban aylığa yansıtılmalıdır: Düşük taban aylık belirlenmesi, emekli aylıklarını da olumsuz etkilemektedir. Ek ödemelerin tamamı taban aylığa yansıtılmalıdır.

İnsanca yaşayacak bir emekli aylığı istiyoruz: 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunundaki değişiklikler emekli aylıklarını giderek düşürmektedir. Emekli olduğumuzda açlık ve yoksulluk içinde yaşamak istemiyoruz.

3600 ek gösterge tüm kamu emekçilerine unvan gözetmeksizin verilmelidir.

Üniversitelerde mobbing ve iş güvencesizliği sona ermelidir: Mobbing uygulamalarına karşı ciddi yaptırımlar uygulanmalı, denetleyici kurullar oluşturulmalıdır.

Üniversite yemekhanelerinde sürekli artan fiyatlara son verilmeli, yemek hizmeti ücretsiz olmalıdır.

Üniversite yönetimlerinde siyasi, sendikal ve sosyal ötekileştirmeler son bulmalıdır.

ÖSYM, AÖF ve AUZEF sınavlarında gözetmenlik görevleri üniversite idari personeline de verilmelidir.

Fazla mesai ücretlendirilmelidir. Kamu emekçilerinin yaptığı fazla mesailerin karşılığı olarak yalnızca izin verilmesi yerine, ücret ödenmelidir. Yıllık izinler iş günü esasına göre düzenlenmelidir.

Üniversitelerde liyakat esas alınmalıdır. Genel sekreter, fakülte sekreteri ve daire başkanı gibi kadrolarda atamalar mülakatsız, sınav sonuçlarına göre yapılmalıdır.

Eğitimin piyasalaştırıldığı, eğitim ve bilim emekçilerinin güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışmaya zorlandığı, liyakatin yerini kayırmacılığın aldığı bir süreçten geçiyoruz. Eğitim sistemindeki nitelik giderek düşerken, bizler daha fazla hak kaybına uğruyoruz. Özlük haklarımızın budandığı, mülakat gibi adaletsiz uygulamalarla mesleki itibarımızın zedelendiği bu düzene karşı sesimizi yükseltmenin zamanı gelmiştir.

Bugün, parçalanmış ve bireyselleştirilmiş bir emek düzeni içinde yalnız kalmaya zorlanıyoruz. Ancak tarih göstermiştir ki, eğitim emekçileri ancak ortak talepler etrafında birleşerek güçlenebilir. Daha iyi bir ücret, güvenceli çalışma koşulları, özgür, bilimsel ve laik eğitim için, özerk üniversite için mücadele etmek hepimizin sorumluluğudur.

Eğitim-Sen olarak tüm eğitim ve bilim emekçilerini haklarına sahip çıkmaya, daha iyi bir gelecek için ortak mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Gelin, birlikte hareket edelim, mücadelemizi büyütelim ve haklarımızı kazanalım. Haklarımız, taleplerimiz ve geleceğimiz için Eğitim-Sen'de birleşelim."