Cumhuriyet Halk Partisi Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, hazırladığı yazılı basın açıklamasında; “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz günlerde gazetecilerle gerçekleştirdiği bir toplantıda; Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşlara dair nükleer savaş riskine dikkat çekerek, 'Bu bir şaka değil' ifadesini kullanmıştı. Bu açıklama, nükleer bir çatışma riskinin artık uluslararası gündemin en önemli başlıklarından biri olduğunu gözler önüne sermekle birlikte, Türkiye’nin bu konuda hangi hazırlıkları yaptığı kamuoyu tarafından da merak edilmektedir” ifadelerine yer verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Bakan Fidan’ın dikkat çektiği nükleer savaş riskinin, Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir mesele olduğunu belirterek, böyle bir kriz durumunda atılacak adımlara ilişkin toplumun bilgilendirilmesinin şart olduğunu ifade etti.
Bağcıoğlu, açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sayın Fidan’ın açıklamaları, bölgemizde ve dünya genelinde tırmanan savaş geriliminin geldiği tehlikeli boyutu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak bu açıklamaların ardından, Türkiye’nin böylesi bir felakete karşı ne tür bir hazırlık içerisinde olduğuna dair ne yazık ki somut bir bilgiye sahip değiliz. Nükleer bir kriz, sadece bir ülkenin sınırlarını değil, tüm coğrafyayı nesiller boyunca etkileyecek bir yıkım yaratır. Sağlık altyapısından stratejik kurumlara, çevresel etkilerden toplumsal dirence kadar her açıdan hazırlıklı olunması gereken bir felakettir.
Bu noktada sorulması gereken temel soru şudur: Türkiye, bu işin şaka olmadığının gerçekten farkında mı ve bu doğrultuda hazırlıklarını yapmış mıdır? Böylesi bir kriz durumunda görev alacak uzman ekipler, uygulanacak kriz yönetim planları, radyasyon ölçüm sistemleri, acil durum sağlık altyapısı gibi hayati unsurlar konusunda ne kadar ilerleme kaydedildiği, ne yazık ki belirsizliğini korumaktadır.
Türkiye’de askeri sağlık sisteminin kaldırılması, olası bir nükleer savaş senaryosunda ülkemizin karşılaşabileceği en büyük zafiyetlerden birini oluşturmaktadır. Askeri sağlık altyapısı, savaş ve kriz dönemlerinde sivil sağlık hizmetlerinin yükünü hafifleten, organize müdahale kapasitesine sahip stratejik bir unsurdu. Ancak bu sistemin tasfiyesi, hem koordinasyon hem de acil müdahale yetkinliklerinde ciddi bir boşluk yaratmıştır. Nükleer bir saldırı durumunda radyasyon etkilerine yönelik özel eğitim almış sağlık personeline, seyyar müdahale merkezlerine, donanımlı seyyar hastanelere ve komuta kontrol - stratejik kriz yönetimi birimlerine ihtiyaç kaçınılmazdır. Askeri sağlık sisteminin devreye alınması, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması, yalnızca nükleer tehditlere karşı değil, her türlü olağanüstü durum için hayati önemdedir.
Nükleer dahil her türlü tehdide karşı bekanın sağlanması hükümetlerin asli sorumluluğudur. Bu yüzden, yetkililerin, özellikle Dışişleri Bakanı tarafından gündeme getirilen ve anlaşıldığı kadarı ile yakın bir tehdit olan nükleer kriz senaryosunda tatbikatlar ve altyapı hazırlıkları dahil nasıl bir yol haritası izleyeceklerine dair açık ve anlaşılır bir plan sunması ve bu yönde kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir.
Bizler, bu konuda toplumun her kesiminden görüş alarak, siyasi farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir bilinç ve dayanışma oluşturulması gerektiğini savunuyoruz. Bu mesele, yalnızca bir güvenlik meselesi değil; geleceğimizi, coğrafyamızı ve insanlığı koruma meselesidir.”