TMMOB Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu adına Duygu Karaca şu ifadeleri kullandı;
“11 ilimizi etkisi altına alan, resmi sayılara göre 53 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüz binden fazla vatandaşımızınsa yaralandığı ve toplam 518 binden fazla binanın yıkıldığı; 9 saat arayla meydana gelen ve merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ve Pazarcık ilçesi olan 6 Şubat depremlerinin 2. yılındayız. TMMOB’lu mimar, mühendis ve şehir plancısı kadınlar olarak sevdiklerini kaybeden tüm vatandaşlarımızın dinmeyen acısını paylaşıyor, sabırlar diliyoruz.
Doğal afetlerden biri olan deprem, bilindiği üzere ülkemizin bir gerçeği ve bu gerçekle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bunu da ancak bilim ve teknolojinin ışığında çok disiplinli bir anlayışla yapabiliriz. Depremin neden olacağı maddi ve manevi hasarları en aza indirmek; güvenli ve dayanıklı yapılar inşa etmek, vatandaş ve güven odaklı kentsel dönüşüm projelerini hazırlayarak en kısa sürede tamamlamak, gerekli mevzuatları yerine getirmek ve kontrolleri aksatmamak, kurumlar arası koordinasyonu sağlayarak; deprem master planları ile eylem planlarını uygulamakla mümkündür.
Deprem gibi yıkıcı afetlerin sıkça yaşandığı ülkemizde, toplumun bilinç seviyesinin artırılması amacıyla sadece afetlerin yaşandığı dönemlerde değil, sürekli olarak eğitimler düzenlenmeli, kamu spotları hazırlanmalı ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Deprem anında bina içinde veya dışında, açık alanlarda, araç kullanıyorken, toplu taşıma araçlarındayken veya enkaz altında kalınması halinde yapılacaklara dair bilgilendirmeler ile, afetlere karşı toplumsal bilinç oluşturulmalıdır.
6 Şubat depremlerinin can ve mal kaybının yanında bölge halkı için önemli ekonomik kayıplara da neden olduğu unutulmamalı. Deprem sonrasında enkazların ne yazık ki tarım alanlarında depolanması, toprak ve su kirliliğine neden olmuş ve bu değerli tarım arazilerimiz kaybedilmiştir. Ayrıca zeytinliklerin rezerv alan olarak ilan edilmesi ile asırlık zeytin ağaçları kesilmiştir.
6 Şubat depremleri, toplumsal yaşamı da olumsuz etkiledi. Depremde aile bireylerini, akrabalarını, sevdiklerini, yaşam alanlarını kaybeden insanlarımız için yeni ve çok zorlu bir süreç başladı. Bu yeni ve zorlu süreçte kadınlar geçici barınma alanları olan çadırlarda güvensiz, mahremiyetten uzak, hijyen koşullarının son derece yetersiz olduğu bir ortamda; çocuk, yaşlı, hasta bakımı da dahil olmak üzere pek çok sorumluluğu da alarak hayatta kalmaya çalıştı. Pek çoğu da kültürel alışkanlıkları nedeniyle sessiz kaldı.
Deprem gerçeğini, yaratacağı tahribatı, can ve mal kayıplarını biliyoruz. Giden canlarımızın geri gelmeyeceğinin farkındayız ancak yapılması gerekenleri de biliyoruz. Afetlere karşı bilim ve teknikle hazır olunmalı. Zemin etütlerine istinaden zemin iyileştirmelerinin yapılması, ilgili uygulama yönetmeliklerine bağlı kalınarak binaların inşa edilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, rant yerine toplumun huzur ve refahını hedef alan uygulamaların, mevzuatlar çerçevesinde yapılması zorunluluktur.
Hedefimiz, insan odaklı dirençli kentlerin inşa edilmesidir. Unutmayalım ki deprem öldürmez, ihmal öldürür.”