CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadeleri kullandı;
"Köyler her geçen gün boşalıyor, çiftçiye olan ilgi azalıyor. Sistemli olarak kırsalda ve tarıma yönelik politikaların eksiklikleri, maalesef kırsalda yaşamayı, çiftçilerimizin, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın hak ettikleri gelir düzeyine ulaşmalarını zor bir hale getiriyor. Yine kırsal bölgelerde yer alan, özellikle köy okullarının kapatılması ve sistematik olarak taşımalı eğitime geçilmesi, merkezlerde eğitim verilmesi yönündeki politikalar, kırsaldaki nüfusun hızla azalmasına neden oluyor. Uzun süredir Türkiye'de kırsaldan kente ciddi bir göç var. Mevcut iktidar döneminde de bu eğilim artarak devam etti. Sonuç olarak kırsaldaki nüfusun sistemli olarak azalması gibi bir tablo ortaya çıktı.
Oysa ki kırsaldaki üretim kapasitemizle, tarım ve gıda alanında kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biri olarak övünürken, bugün dışarıdan kolayca Türkiye'de de üretilebilecek ürünleri ithal ediyoruz. Ülkemizin tarım yapmaya uygun toprakları ve çiftçilerin üretim yapabileceği koşullar bulunmasına rağmen, bu ürünlerin ithal edilmesi ve çiftçinin zarar görmesine yol açan politikalar yürütülüyor. Çiftçiler üretim maliyetleri, mazot fiyatları, gübre ve ilaçlama gibi giderlerle mücadele etmek zorunda kalıyor, bu da eski gelir düzeylerine ulaşmalarını imkansız hale getiriyor.
Ben de bir çiftçi çocuğuyum. Avukat olmadan önce babamla birlikte tarım sektöründe çalıştım. Zamanla durum kötüleşti ve kendi köyümden örnek vermek gerekirse, birçok çiftçi artık tarlasını ekmekten vazgeçmiş durumda. Bunun, iktidarın yanlış politikalarından kaynaklandığı açıktır. İktidar, kırsalda üretimi teşvik edici politikalarını artırmalıdır. Yine okul çağındaki çocukların kendi köylerinde eğitim görmesi için köy okulları ivedilikle açılmalı ve gerekli öğretmen atamaları yapılmalıdır. Bu konular tarım, gıda, eğitim ve ekonomi politikalarıyla bağlantılıdır. Yanlış politikalardan vazgeçilerek, kırsalda yaşamayı cazip hale getiren ve çiftçilerin sorunlarına duyarlı bir yaklaşım benimsenmelidir.

CEZALARI CAYDIRICI DEĞİL!

Son günlerde dolandırıcılık vakaları artış gösterdi, kentimizde de sıkça yaşanıyor. Savcılar bu konuda çok sayıda suç duyurusu alıyor. Bu işin iki boyutu olduğunu düşünüyorum. Birincisi ekonomik boyut. Halkımız, artan hayat pahalılığı ve yoksulluk nedeniyle dolandırıcılık gibi suçlara karşı daha savunmasız hale geldi. İkincisi ise hukuki boyut. Bu tür suçlarda da diğer birçok suçta olduğu gibi cezasızlık durumu söz konusu. Caydırıcı ve hızlı cezalar uygulanmıyor. Bugün dolandırıcılığın nitelikli halinden bile ceza alan biri, cezaevinde çok kısa süre kalıp tahliye ediliyor. Caydırıcı olmayan bu cezalar, ekonomik koşullarla birleşince dolandırıcılık vakalarının artmasına neden oluyor. Bu konuda yargı düzenlemelerinin yapılması ve cezasızlık algısının sona ermesi gerekiyor.
Denetimli serbestlik konusuna gelince, bugün için bahsettiğim cezasızlık olgusu ile bağlantılıdır. Cezaların caydırıcı olması önemlidir. Ceza aldıktan sonra cezaevine giren bireylerin, yeniden topluma kazandırılması için ıslah edici bir politika izlenmelidir. Ancak cezaevlerinin dolup taşmış olması bu hedefi zorlaştırıyor. Denetimli serbestlik ise cezaların caydırıcı olma özelliğini zayıflatıyor.

ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın gündeminin ekonomiden yana olduğunu görüyoruz. İktidarın, medya aracılığıyla yaratmaya çalıştığı suni gündemler, ekonomik sorunları gölgede bırakmayı amaçlıyor. Anayasa değişikliği iktidarın gündeminde, ancak mevcut anayasa kurallarına uymayan bir iktidarın anayasa değişikliği yapması kabul edilebilir değildir. Mevcut anayasa kurallarına saygı gösterilmesi ve anayasanın ilk dört maddesi gibi tartışmalı konulara girilmemesi gerekiyor. Hüda Par’ın anayasanın ilk dört maddesi hakkındaki söylemleri de kısa süre önce gündeme geldi. Halkımız, anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesine karşı çıkıyor ve bu konuda hassasiyet gösteriyor. Ülkemizin gündemi anayasa değişikliği değil, ekonominin düzeltilmesidir."

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi