ESKİŞEHİR HABER

Suat Özçağdaş: "Öğrencilerin karşılaştığı sorunlar her geçen gün artmakta"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş YÖK’ün eğitim sistemine etkilerini ve üniversitelerin sorunlarını ele aldı. Özçağdaş, YÖK’ün, üniversitelerin akademik özgürlüklerini kısıtlayarak baskı ve kontrol aracı haline geldiğini belirtti.

Abone Ol

CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş şu ifadeleri kullandı;

“Anadolu Üniversitelerimizin kuruluş yıl dönümü olan 6 Kasım’da, bilim ve demokrasi ışığında yükseköğretimi yeniden düşünmek istiyoruz. Bunu, Türkiye’nin çok değerli bilim insanlarıyla ve Türkiye’yi demokrasiye taşıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadrolarıyla birlikte yapmayı hedefliyoruz.

43 yıl önce, darbe döneminin bir kurumu olarak kurulan YÖK, üniversitelerin akademik özgürlüklerini ve bilimsel özerkliklerini kısıtlayan bir yapı olarak kuruldu. O dönemden bu yana, birçok kişi bu kurumu kaldırmayı vaat etti. Ancak 22 yılın sonunda, YÖK kaldırılmak bir yana, üniversiteler, akademisyenler ve öğrenciler için bir baskı ve kontrol aracı haline gelmiştir.

Türkiye’de üniversitelerin sorunları her gün tartışılmakta ve ülkemiz, başka bir ülkede yıllarca gündemde kalabilecek sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Öğretmen atamaları yapılmayan, okullarını temizlemek için dahi personel sıkıntısı yaşayan bir ülkede, eğitim sorunları geride kalabiliyor. Ülkemizde 129’u devlet üniversitesi olmak üzere toplamda 3000’den fazla yükseköğretim kurumu bulunmakta ve yaklaşık 7 milyon öğrenci yükseköğretim programlarına kayıtlıdır. Ancak bunların yarısı açıköğretim sistemi kapsamındadır.

Üniversitelerin sorunları sadece akademisyenleri ve öğrencileri değil, ülkenin geleceğini, ekonomisini, kalkınmasını, toplumsal adaletini, sağlığını, tarımını, sanayisini ve afetlere olan direncini de doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle liyakatli kadrolara ve nitelikli iş birliklerine ihtiyacımız var. Ayrıca, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesi için işini iyi yapan hakimlere, savcılara, avukatlara, gazetecilere, mühendislere ve öğretmenlere ihtiyaç duyuyoruz.

Cumhuriyetin kuruluşundaki gibi, yeni yüzyılda değişen koşullara uygun bir ülke inşa etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Ekonomik kalkınmada kültürel gelişmeler, ülkenin tüm meselelerine bilimsel bir yaklaşımla, planlamayla, teknolojiyi toplum yararına kullanacak bir politika ile yön verilmelidir. Ancak bugün, ekonomide, toplumsal ve sosyolojik alanlarda, plansız kararların sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin yükseköğretim sistemi, gençlerimiz için umut vaat eden bir alan olmaktan çıkmıştır.

Üniversitelerimiz, bilgi üreten ve gençlerimizi donanımlı bir şekilde hayata hazırlayan kurumlar olmaktan uzaklaşmıştır. Gençlerimiz ve akademisyenlerimiz geçim sıkıntısı çekmekte, ayrımcılığa maruz kalmakta ve geleceğe dair umutsuzluk yaşamaktadır. Üniversiteler, bir partinin istihdam alanı haline getirilmiş; eğitim, araştırma ve topluma hizmet gibi temel görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Üniversitelerde liyakatsizlik, ideolojik saplantılar ve plansızlık nedeniyle birçok sorun yaşanmaktadır.

Dünyadaki gelişmeler, yükseköğretim açısından yeni fırsatlar ve zorluklar barındırmaktadır. Kentleşme, göçler, savaşlar, salgınlar, dijitalleşme gibi dinamikler eğitim sistemlerinin bu yeni koşullara uyum sağlamasını zorunlu hale getirmektedir. Ancak ülkemizde, yükseköğretim sistemi birçok alanda aksaklıklar yaşamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin başvurusu üzerine kanun hükmünde kararnamelerle yapılan atamaların hukuksuz olduğunu belirlemesine rağmen, Cumhurbaşkanı ve iktidar bu yöntemi kullanarak atamalar yapmaya devam etmektedir. Türkiye’nin nitelikli insan gücü yetiştirebilmesi için akademisyenlere ihtiyacı var. Ancak akademisyenler yıllardır görmezden gelinmekte ve bu durum, onların üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Üniversite yönetimleri, nitelikli akademisyenler yetiştirmek ve onlara iyi koşullar sağlamak yerine, onları denetlemeyi, kontrol etmeyi ve görüşlerini beğenmediklerini üniversitelerden uzaklaştırmayı görev edinmişlerdir.

Türkiye’de 2024 itibarıyla 12 binden fazla akademisyen yurt dışına göç etmiş durumdadır. Bu, ülkemiz için büyük bir gelecek sorunu teşkil etmektedir. Üniversite öğrencilerimiz ise barınma, beslenme ve burs sorunlarıyla karşı karşıyadır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde öğrencilerin karşılaştığı bu sorunlar, her geçen gün artmaktadır.

Türkiye’deki üniversiteler, eğitimden, barınmaya ve beslenmeye kadar birçok sorunla mücadele etmektedir. Eğitim sistemimizi daha nitelikli hale getirmek ve gençlerimizin geleceğini güvence altına almak için gerekli adımların bir an önce atılması gerekmektedir."