Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Nazan Aksaray şu ifadeleri kullandı;
“Bir süredir, genel sağlık sigortası borcu olan yurttaşlarımıza Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından borçlarını ödemeleri, aksi takdirde 1 Ocak 2025’ten itibaren kamudan sağlık hizmeti alamayacaklarını bildiren mesajlar gönderildiğini biliyoruz.
Her zaman söylediğimiz ana ilkemizi bir kez daha dile getirmek istiyoruz. Sağlık doğuştan gelen bir haktır. Kamusal, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmetinin sağlanması, sosyal devletin görevidir. Sağlığın para ile yan yana telaffuz edilmesini, hastalarımızın “Paran yoksa, sağlık hakkın da olmaz.” diye tehdit edilmelerini kesinlikle kabul etmiyoruz.
Mevcut iktidar, 2003 yılında ülkemizde sağlığı topyekûn özelleştirdi, yıllardır sattırma meta haline getirdi ve buna da sağlıkta dönüşüm projesi dedi. Bu projenin önemli bir parçası, genel sağlık sigortasının kurulması ve yalnızca düzenli olarak sağlık sigortası primi ödeyenlerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasıydı.
Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları, o dönemde bu dönüşüm projesinin genel sağlık sigortasının kurulması dahil, tüm parçaları ile birlikte kabul edilemez olduğunu dile getirdik ve yıllardır dile getirmeye devam ediyoruz.
Biz hekimler, bizden yardım bekleyen hastalarımızın sırf genel sağlık sigortası prim borcunu ödeyemedi diye, sağlık kurumlarına kabul edilmemesini, hastalıklarının ilerlemesini, ilaçlarını alamamalarını kabul edemeyiz.
Bilindiği gibi, devlet, bir hanede bulunan kişilerin, kişi başına geliri brüt asgari ücretin 1/3’ünden fazla, yani yaklaşık 6.500 TL’nin üzerinde ise o hanedeki her bir bireyi işli olmasa bile, zengin kabul edip genel sağlık sigortası primi ödemesini istiyor. Peki bu durum, günümüz ekonomik koşullarında, hayat pahalılığında
“mümkün müdür? Elbette değildir. Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi’nin verilerine göre, Ekim ayında, 4 kişilik bir ailenin asgari yaşam gereksinimlerine göre, açlık sınırı yaklaşık 28.000 TL, yoksulluk sınırı yaklaşık 77.000 TL’dir.
Brüt asgari ücretin %3’üne sabitlenen, güncel tutarla aylık 600 TL olan genel sağlık sigortası priminin ödeme sorumluluğu, bordrolu bir işte çalışılmadıkça kişinin kendi omuzları üzerindedir. Bugün genel sağlık sigortası prim borcunu ödeyemeyen yaklaşık 9 milyon vatandaşımızın olduğu biliniyor.
Ülkemizde DİSK verilerine göre 10 milyon 681 bin kişi işsizdir. Genel sağlık sigortası kapsamında olan ve primlerini zamanında ödeyemeyip borcu duruma düşen işsizlerin, okulunu bitirip iş bulamayan gençlerin, iş yerini kapatmak zorunda kalan esnafın, çiftçinin, mevsimlik işçinin, ev hizmetlerinde çalışan kadınların, işyeri dışı çalışmaya mecbur bırakılan işsizlerin ve onların bakmakla yükümlü oldukları milyonlarca vatandaşın prim borcu bulunmaktadır.
İşsiz çocuklarına da bakmak zorunda kalan 12.500 TL gibi açlık sınırının yarısından da az maaşı olan yüzbinlerce emeklinin güçlükle ayakta durmaya çalıştığını hepimiz biliyoruz.
Yoksulluk en önemli halk sağlığı sorunlarındandır. Sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşamamak, sağlıklı barınma koşullarının olmaması ve daha pek çok olumsuzlukla fiziksel ve ruhsal hastalıkların en önemli nedenidir. Sırf bu nedenle daha çok sağlık kurumuna başvurmak zorunda kalan bu yurttaşlarımızın sağlık haklarının ellerinden alınmasını kabul etmemiz mümkün değildir.
Buradan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na, Hazine ve Maliye Bakanı’na ve Sağlık Bakanı’na sesleniyoruz. Toplumdan nasıl böyle kopuk olabiliyorsunuz? Zenginden vergi almıyorsunuz, vergi borçlarını bir kalemde siliyorsunuz, teşvikler veriyorsunuz, 6500 TL geliri olanın gelirine göz dikip, 600 TL primi yatırmazsan, sağlığından olursun, diyebiliyorsunuz.
“Yapmanız gereken çok açıktır.
Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almanız ve sağlığı doğrudan vergilerden elde ettiğiniz gelirden finanse etmeniz gerekiyor.
Her gün daha çok yoksullaşan, ödeyecek gücü kalmayan halkımızı, sağlığıyla tehdit etmeyin. Sağlığa erişimde eşitliğin sağlanabilmesi, primi kadar değil, ihtiyacı kadar hizmetin sunulabilmesi için acilen vergi bütçesinden ücretsiz bir sağlık sistemi oluşturmanız şarttır. Sağlık hizmetleri yalnızca toplumsal yarar, refah ve mutluluk için üretilmelidir ve herkese parasız ve kamusal olarak sunulmalıdır.
Sağlıkta yaşadığımız tüm sorunların kaynağı olan ve her geçen gün türlü olumsuzluklarına tanık olduğumuz sağlıkta dönüşüm programından yeni acılara neden olmadan hemen vazgeçmenizi istiyoruz.”