ESKİŞEHİR HABER

Süleyman Tekbaş: "Saadet Partisi iktidarda olsaydı İsrail kılını kıpırdatamazdı"

Süleyman Tekbaş: Türkiye’de Milli Görüş iktidarı olsaydı, Aksa Tufanı sonrasında canlı yayında vahşet üreten, binleri ve on binleri şehit eden Siyonist terör örgütü İsrail, kılını kıpırdatamazdı."

Abone Ol

Saadet Partisi Genel Merkez Eskişehir İl Sorumlusu Süleyman Tekbaş şu ifadeleri kullandı;

“Bizim irademiz, gayemiz ve gayretimiz hakkın rızasını kazanmak için siyaset yapmaktır. Bizim derdimiz, hedefimiz ve idealimiz; milletin, ümmetin, insanın ve insanlığın felahı için ter akıtmaktır. Milli Görüş fikrimiz de Saadet Partimiz de tam da bu nedenle; emsalsizdir. Biz, devleti ve kudreti elimize geçirmek için değil adaleti hayata geçirmek için siyaset yapıyoruz. Saadet Partisi, mensuplarını makam ve mevki sahibi yapmanın değil adil devleti bütün kurum ve kurallarıyla mümkün kılmanın peşindedir.

Milli Görüşcü siyasetin, siyasetçinin, Milli Görüşün tek partisi Saadet Partisi’nin “yandaşı” olamazsınız. Paydaşı, davadaşı, sırdaşı olursunuz. Biz, partili arkadaşlarımızı servet sahibi yapmanın değil bütün vatandaşlarımızı insanca yaşatmanın siyasetini yapıyoruz. Ahlak ve maneviyat, Saadet Partisi ve Saadet Partililer açısından fikrimizin temel mahiyeti ve mensuplarımızın öncelikli mesuliyetidir. Ahlak ve maneviyat bizler için şahsiyet, diğerleri için maliyet unsurudur. Ahlakı kaybetmektense makamı, mevkii, iktidarı, seçimi kaybetmeyi göze almaktır Saadet Partili olmak.
İktidarı kaybetmemek, seçim kazanmak, makamını korumak için inandığı bütün değerleri sermayeye dönüştürenleri, ahlakı terk edenleri, maneviyatı tüketenleri, naslardan vazgeçenleri görüyoruz, biliyoruz.

Fikri büyüklüğümüzü ve siyasi dürüstlüğümüzü tartışmayız Saadet Partili olmak; Zora talip olmaktır. Hakka, tabi olmaktır. Adaleti esas almaktır. Ehliyet-emanet ilişkisinde mensubiyete değil liyakate önem vermektir. Saadet Partili olmak; Üretken olmaktır. Faize, tüketim ekonomisine karşı olmaktır. Yokluğa ve yoksulluğa karşı savaşmaktır. Sömürüyü bitirmek, emperyalizme direnmek noktasında taraf olmaktır.

Saadet Partili olmak; Müslümanca yaşamak ve herkesi insanca yaşatmak için ter akıtmaktır. Kürsüde başka masada başka konuşmamaktır. Vaadine sadık kalmak, vefadan vazgeçmemektir. Saadet Partili olmak; Her hal ve şartta hakkı üstün tutmak, hayra ter akıtmak, şerre karşı durmak ve fren olmaktır.

Tek başına kalsa da istikamette ısrarcı olmaktır. Müstekbir olmaktan kaçınmak, tek adamlık iddiasında bulunanların keyfini kaçırmaktır. Erbakan soyadını Erdoğan’ın payandası yapmaktan kaçınmaktır. Saadet Partili olmak; Memleket meselelerine hakim olmak ve çözüm arayıp, bulmaktır. Medeniyet coğrafyamızın ve inanç havzamızın dirliğini, İslam birliğini sağlamaya çalışmaktır. Büyük Ortadoğu Projesine muhalif olmak, Siyonizme bütün hücreleriyle karşı olmaktır.
 
Milli görüşün siyasi partisi olmak; yön veren muhaliflik ve yol açan muktedirlik İçinde bulunduğumuz fikri zeminin kıymetini anlamak da anlatmak da çok kolay değil. Gerçekten de bugünden geriye doğru şöyle bir bakalım. Milli Görüş fikri kulvarında ve siyasi partilerimiz tarafında yaptıklarımıza, yaşadıklarımıza, yaşamak zorunda bırakıldıklarımıza göz atalım. Muhalif konumda iken engellediklerimizi, muktedir durumda iken hayata geçirdiklerimizi hatırlayalım. Bakın, Milli Görüşten yoksun olsaydı bu ülke Kıbrıs’tan da yoksun kalacaktı. Saadet Partisi olarak halefi olduğumuz, geçmişte Milli Görüşün adresi konumunda olan Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partileri olmasaydı bakın neler olmayacaktı. Faizsiz ekonominin mümkün olabileceği fikri olmayacaktı. Denk Bütçenin mümkün ve gerekli olduğu bilgisi oluşmayacaktı.

Adaletin sadece kişilere değil devlete ait bir sorumluluk olduğu kavranmayacaktı. Başörtüsüne özgürlük noktasında istek, irade, inanç ve kararlılık hayat bulmayacaktı. Ayasofya’nın Camii olduğu, müze ya da kilise olmadığı şuuru kazanılamayacaktı. Milletin Meclisinin milletin iradesi yanında milletin inanç ve değerlerini de yansıttığı idrakine ulaşılamayacaktı. Emperyalizmin, kapitalizmin ve neo-liberalizmin Siyonizmin aparatları olduğu anlatılıp, anlaşılmayacaktı.

Gerçekten de fikrimiz, siyasi birikimimiz, siyasete dair önceliklerimiz ve hedeflerimizle; önem ve değerimiz noktasında tevazu göstermekten kaçınmak durumundayız. Bugün ülkemizde çözülmüş gibi görünen sorunların ve tehlikelerin her birinde fikri emeğimiz, fiili gayretimiz var. Siyaset kulvarında var olmaya, milletin değerleriyle siyaset yapmaya devam ediyoruz. Doğruları seslendirmeye, yanlışları ifşa etmeye, kötülük edenleri, kötü yönetenleri, ekonomiyi tüketenleri, milletin emanetine, devletin kasasına çökenleri ifşa etmeye dair siyasi mücadelemizi sürdürüyoruz. Seçim kazanmak ve iktidar olmak amaç değil hakka hizmet noktasında etkili araç Saadet Partisi olarak, milletin birliğine, beraberliğine, Anadolu’nun kadim kardeşliğine dayanan siyaset tarzımızla umut ve ufuk büyütmeye devam ediyoruz.

Bizim siyasete dair kararlarımız, evetlerimiz, hayırlarımız ve hedeflerimiz bir kişinin, tek adamın kelamı değil istişarenin sonucudur. Bir kişi söyler diğerleri yapar tarzının değil birlikte düşünelim, birlikte bulalım, birlikte uygulayalım esasıyla siyaset yapıyoruz. Saadet Partisi; meclis grubuyla gündem belirliyor, iktidara  doğruları, millete de iktidarın yanlışlarını gösteriyor Fikirlerimize, partimizin lider kimliğine, öncü isimlerine yönelik olarak toplumda, diğer siyasi partilerin teşkilatlarında, vatandaşlarımız noktasında bir tepkinin olmadığı aksine kayda değer takdirlerin ortaya konduğu hepimizin malumudur. 

Çünkü hiç kimse bizi, partimizi, fikirlerimizi, vaatlerimizi, hedeflerimizi  yalan ile, zarar ile, hayal ile, yanlış ile ilişkilendirmiyor. Fikirlerimize değer, tepkilerimize onay, çalışmalarımıza katkı, çağrılarımıza cevap, itirazlarımıza destek veriliyor. Bizim milletimiz, kendisini esas alan, kendisini koruyan, doğru, adil ve makul hizmetler için ter akıtan Milli Görüşçüler, Saadet Partililer noktasında zerrece tereddüt sahibi değil. Tereddüt edilen veya emin olunmayan husus; “seçimi kazanırlar mı”, “en çok oyu alırlar mı”, “Mecliste çoğunluk olurlar mı”  hususudur. Bu noktadaki tereddüdü ortadan kaldırabilirsek,  heyecan üretebilirsek 90’lı yılların ikinci yarısındakine benzer bir iklimi yeniden tesis edebiliriz. . Milletimizin her bireyine  ülkemizin, ümmetin halini ve ahvalini anlatmak için sahada olmalıyız.

Toplumun bütün kesimlerine, gençlere, kadınlara. öğrencilere, emeklilere, çiftçilere, işsizlere, işçilere, memurlara, esnafa, sanatkara partimizi tanıtmalı, çözümlerimizi aktarmalıyız. Şehrimizdeki, ilçemizdeki sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları, dernekleri, vakıfları, gönüllü teşekkülleri bizden haberdar etmeliyiz. Onların tepkilerini, taleplerini, öncelikleri ve önemsediklerini gündemimize almalıyız. Sorunları da çözümleri de bizzat yaşayanlardan dinlemeli ve birlikte siyaset üretmeliyiz. Saadet Partisi olarak hayallerimizi, hedeflerimizi, evetlerimizi ve hayırlarımızı vatandaşlarımıza yansıtacak argümanları geliştirmek durumundayız. Memleketin siyasi, iktisadi ve itibari açıdan ne kadar büyük bir sıkıntıda olduğunu herkese ifade etmeliyiz. Memleketimizin bir iktidar değişimine ihtiyacı olduğunu, sorunları çözmek, hayalleri gerçekleştirmek ve hakiki hedeflere ulaşmak noktasında Saadet Vakti’nin ve Milli Görüş iktidarının elzem olduğunu deklare etmeliyiz. Fakat, sonucu değiştirecek ve bizim iktidarımızı hayata geçirecek süreci bütün Türkiye’de eş zamanlı olarak başlatmalıyız. 

Çileyi çekenlerin, yokluğu yaşayanların, yoksulluğa zorlananların kararını değiştirme odaklı siyasi çalışmaların, politik atakların onlarla birlikte yapılması noktasında önümüzde koskoca bir dört yıl var.

Muhterem Necmettin Erbakan Hocamızın, dirayetini, kararlılığını, umutsuzluğa kapalı idrak ve şuurunu hepimiz kuşanmak durumundayız. 4 yıllık seçimsiz doönemi iyi değerlendirmeli; dönemin sonunda seçimi kazanmalı ve iktidar olmalıyız.Vakit kaybetmemek gerekiyor. Zamanı boşa harcamamamız son derece önemli. Bizim parti olarak fikirlerimiz ve yetişmiş, yetkin kadro noktasında zerrece eksiğimiz yok. Bütün bu gerçekleri anlatmak için önümüzde tam dört yıllık bir süreç var. Dört yıl boyunca seçim çalışması değil seçmen çalışması yapmak gibi büyük fırsat ve imkan var. Vatandaşlarımıza “bize oy verin”  dememize gerek olmayan, “buyrun partimize gelin”, “Meclis çalışmalarımızı takip edin”, “kanun teklifimizi, önergemizi inceleyin” diyebileceğimiz bu dört yılı iyi değerlendirmek gerek. Tabi öncelikle  “milletin Saadet Partisine, devletin milli görüş çizgisine olan ihtiyacı zirve yaptı”  tespitinde ortaklaşmak gerek. İsraf etmekten korkan, insaf etmekten korkmayan bir iktidar isteniyorsa o biziz. Dış politikada aciz devlet istenmiyor ise, içeride adil devletin gerekleri bekleniyorsa o biziz. Bütün bunları anlatmak için koca bir dört yılımız var.

Dört aya sıkıştırılmış seçim dönemi değil dört yıl sonra gerçekleşecek bir seçim süreci için kolları sıvama ve derinden, inanmış, adanmış bir Besmele vaktidir. Genel Merkezden mahalle temsilciliğine her teşkilat birimi önümüzdeki dört yılda dört dörtlük bir  çalışma için birlikte irade ortaya koyacak. Mahalle temsilcimiz kendisini bulunduğu mahallin genel başkanı görme sorumluluğuyla davranacak. Bizim fikrimizin muhalifi olmaz. Bizim yönettiğimiz yerlerde insanımız muzdarip olmaz. Bizim yönettiğimiz  ülkede, haktan mahrum olan, haksızlık nedeniyle mağdur olan olmaz. Bütün mahalle teşkilatlarımız, ilçe başkanlıklarımız, il başkanlarımız noktasında bu esası üzerine bakarak aktarmak durumundayız. Biz falanca kişinin seçilmemesi, filanca partinin kaybetmesi için siyaset yapmayız.
 
Biz milletin kazanması, adaletin hakim olması, selametin ve saadetin bütün ülkede ve her bireyin hakkı olması için siyaset yaparız. Biz, bugünden itibaren; sokak sokak, mahalle mahalle, köy köy, ev ev Saadet Partisi farkını, Milli Görüş fikriyatını bütün milletimizin dikkatine sunmalıyız. Milletimizin her ferdini partimizin mensubu, seçmeni ve fikrimizin öznesi kabul ederek siyasetimizin etkisiyle birlikte partimizin etki sahasını da büyütmeliyiz. Saadet Partisi binaları illerde, ilçelerde, beldelerde kapısı herkese açık, muhabbeti derin, seçmenlerimizin kendini bulduğu mekanlara dönüşmeli. Gençlik kollarımızın üyeleri şehri, kasabayı, köyü ve yaylayı selamsız bırakmamalı.

Dünyada olup bitenleri, ülkedeki gelişmeleri bizim gözümüzden, bizim dilimizden milletin ilgisine ve idrakine sunmalı. Kadın kollarımız, Anadolu’nun bütün hissiyatını kuşanarak memleketin annelerinin, gelinlerinin, eşlerinin, kadın emekçilerinin, kızlarımızın hayallerini, hedeflerini, taleplerini ve beklentilerini şekillendirmeli. İlçe başkanlarımız ve yönetimleri, il başkanlarımız ve yönetimleri  kendi mecralarında isimleriyle hitap edecek kadar muhabbet geliştirmeliler. İnsanlar, bizi dinlemekten ve bizim kendilerini dinlememizden mutlu olmalılar. Biz de huzur bulmalı, bizim iktidarımızı talep etmeliler. Bunları daha önce başardık. Bütün bunları yaparak, yerel yönetimlerde devrim yaptık. Hükümet ortağı olarak, Başbakan Necmettin Erbakan öncülüğünde ülkenin kötüye gidişine son verdik. Yine bizim vaktimiz geldi. Yine bizim milletimizin bize olan ihtilacı zirve yaptı. Bugün iktidarda biz olsaydık. Gazze’de İsrail uçaklarının zulmü değil Anadolu uşaklarının gücü konuşulurdu. Türkiye’de Milli Görüş iktidarı olsaydı, Aksa Tufanı sonrasında canlı yayında vahşet üreten, binleri ve on binleri şehit eden Siyonist terör örgütü İsrail, kılını kıpırdatamazdı. Bakın, bugünkü hükümetin İsrail davasına ihanetine ve İsrail ile ticaretine son vermesini bağlayan biziz. Meclis kürsüsünde Filistin davasını haykırırken şehadete yürüyen Hasan Bitmez kardeşimizin feveranları bir tarafta, İsrail’e zulüm hammaddesi taşıyan gemileri durdurmayan Hükümetin hezeyanları diğer tarafta. Güney Afrika’nın açtığı davaya  dahi aylar sonra müdahil olan, Refah  kapısından insani yardım gönderilmesini sağlayamayan, Aylar geçtikten sonra İsrail ile ticareti sonlandırmaya yanaşan Hükümetin Filistin Davasındaki umursamazlığı ve Siyonist İsrail vahşeti karşısındaki duyarsızlığı bizim eylemlerimizle ifşa oldu.

Türkiye’nin iktidarını değiştirmeden bölgenin  durumunu değiştirmek mümkün değil. Filistinde  vahşetin, işgalin bitmesini ve Siyonist terör örgütü İsrail'in  Kudüs dahil  işgal ettiği topraklardan çekilmesini sağlamanın yolu bellidir.
İsrail Cumhurbaşkanını Mecliste konuşturan, Külliyede selamlatan ABD’deki Türk evinde İsrail Başbakanı terör örgütü lideri Netenyahi ile kucaklaşan hatta Doğu Akdeniz’de  petrol ve doğalgaz sondajı için İsrail ile anlaşan bir Hükümetin Filistin’e sahip çıkmasını beklemek, ölü gözünden yaş beklemektir. Türkiye’nin bölgesinde lider, dünyada sözü dinlenen ve gücü bilinen ülke olması için önce Türkiye’de adaletin, tam bağımsızlık fikririn ve bütünüyle  hakim olunan bir egemenliğin sağlanması gerekiyor.

Devletin adil devlet, paylaşımın adil paylaşım, vatandaşların insanca yaşam hakkına sahip olması ancak ve ancak bizimle mümkün. Gelin bu mümkün gerçeğe çevirelim. Gelin önümüzdeki dört yıllık süreçte Türkiye’nin Milli Görüş iktidarına hazırlanması için ter dökelim. Saadet Vakti için gerekli çalışmaları yürütelim. Allah yar ve yardımcımız olsun.”