SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına konuşan SES Şube Genel Sekreteri Engin Yıldız şu ifadeleri kullandı:
“Bütçe, siyasal iktidarların rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir. Ekonomik bir plan ve siyasi bir belgedir. Bu ülkede yaşayan herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödediği vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmesi ve bunu denetleyebilmesi gerekir. Bu denetim, bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yapılabilmelidir. Buna rağmen bu yıl da bütçe görüşmeleri kapalı kapılar ardında yapılmaktadır. 2019 yılından bu yana bütçenin açık vermediği bir dönem yok. Yıl ortalarında yapılan ek bütçelerle pansuman çözümler üreten iktidar, pandemi ve depremlerin ardından bütçe açığı sorumluluğunu 'Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi' ile emekçilere, işçilere ve emeklilere yıkarken yönünü sermayeye çevirmiştir. Sağlık emekçilerini ve halkı görmeyen Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifi, geçen yılları aratmayacak şekilde neoliberal sağlık politikalarına dayalıdır. Sağlıkta dönüşüm programının başlangıcından itibaren sağlığın ticarileşmesinin ve metalaşmasının yolunun açılacağını, halkın ve sağlık emekçilerinin yararına olmayan bu programın halk sağlığı için büyük riskler barındıracağını belirtmiştik.
Sağlığa Ayrılan Bütçe Payı Gerçekçi Değildir!
Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay her yıl gerilerken, kışkırtılmış sağlık talebine cevap vermek için planlanan tedavi edici sağlık hizmetlerinin payı her yıl artmaktadır. Genel olarak sağlığa ayrılan bütçenin %10’un üzerine çıkarılmasını talep etmemize rağmen, 2024 bütçesinde %6,6 iken 2025 bütçesinde bu pay %6,9 olmuştur. 14,7 trilyon liralık merkezi idare bütçesinden 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak teklif edilmektedir. Geçen yıl sağlığa ayrılan tutar 732 milyar 562 milyon 378 bin TL idi. Resmi enflasyonun altında kalan bu tutar, %10’u bulmamaktadır.
Koruyucu Sağlık Hizmetleri Kayboluyor!
Koruyucu sağlık hizmetleri sadece hastalıkla mücadele değil; hastalığa neden olan risk etkenlerinin erkenden tespit edilmesine, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen toplumsal etkenlerin saptanmasına, kısaca sağlığın yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de korunmasına ve geliştirilmesine odaklanır. ASM’lerde aşıya erişim sorunları devam ederken, aşı karşıtlığı yükselmekte, eziyet yönetmeliği ile aile hekimliği sistemindeki sıkıntılar daha da derinleşmektedir. İş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran, karmaşık hesaplamalar ile ulaşılması mümkün olmayan, halk sağlığı açısından faydasız performans kriterleri içeren yönetmelik, Bakanlığın hâlihazırda yetersiz kaynak tahsisiyle birinci basamağın yapısını daha da bozmaktadır. 15 yaş üzeri obezite görülme sıklığının %30’a yakın olması, tam izlenen bebek oranının %90’da kalması, meme kanseri taramalarının %40’ı geçmemesi ve kızamık vakalarındaki artış, koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Şehir Hastaneleri
Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan, sermayeyi besleyen, kamuya maliyeti sürekli artan, kent mekânı, sağlık emekçileri ve hastalar açısından yoğunluk ve sorunlara yol açan, köklü devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olan şehir hastaneleri kira ödemeleri, 2025 yılı bütçe ödeneklerinde yine önemli bir yer tutmaktadır. 2024 yılı bütçe teklifinde hizmet ve kullanım bedeli için 83 milyar 697 milyon 118 bin TL olarak teklif edilen tutar, 2025 yılı bütçe teklifinde 104 milyar 602 milyon 82 bin TL’ye yükselmiştir. Şehir hastanelerine ayrılan ödenek, Sağlık Bakanlığı bütçesinin %10’una karşılık gelmektedir.
Kamuya Kaynak Yok!
Kamu sağlık hizmetlerine kıyasla 20 yılda 2 kattan fazla büyüyen özel sağlık kurumları, sağlık hizmetlerinin üçte birini kontrol ederek sektörleşme hızına devam etmektedir. TÜİK’in son açıkladığı “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”ne göre, genel devlet sağlık harcaması bir önceki yıla göre %65,4 artış gösterirken, özel sektör sağlık harcaması %94,4 ile %100’e yakın artış göstermiştir. Sağlık hizmetlerinin sermaye gruplarının çıkarlarına teslim edilmemesi, kamu yararı gözetilerek üretilmesi gerekmektedir. Tüm bunlara karşın genel talebimiz; sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit, ücretsiz, anadilde ve erişilebilir olmasıdır.
-
Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden ve ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu artırılmalıdır.
-
Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı artırılmalıdır.
-
Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı %10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
-
Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.
-
SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması, hizmet başına (fee-for-service) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global budgeting) ile yapılmalıdır.
-
Sağlık emekçileri sayısı, OECD ortalamasına güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır. 4-d, 4-b, 4-c, 4924 vb. tüm istihdam tipleriyle çalışanların istihdam modeli, 4-a statüsüne alınmalıdır. İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir.
-
Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemleri yerine, yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde ve tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine, yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterlerle giydirilmiş bir ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin %10’unu geçmemelidir.
-
Sağlık emekçileri, uygulanan döner sermaye sistemi nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine geçilinceye kadar, emekliliğe yansımayan döner sermaye, teşvik vb. isimler altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır.
-
Sağlık hizmetlerinin sunumu kamunun sorumluluğundadır ve tümüyle kamusal olarak verilmelidir. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
-
Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
-
Savaş, toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda sağlık alanının söz sahibi olması gerekmektedir.
-
Sağlık hizmetlerinin üretilmesi, planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında, sağlık emekçileri ve örgütleri ile halkı karar alma süreçlerine dâhil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır.
-
Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.