Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt şu ifadeleri kullandı;
“Vekillerinize selam söyleyin: Odunpazarı’yla uğraşacaklarına Eskişehir’in ve Türkiye’nin sorunları ile uğraşsınlar. Devletle kavga etmiyoruz, ama hakkımızı da arıyoruz. Kimseye hakkımızı yedirmeyiz. Yok öyle yağma! Türk Dünyası Vakfı ile ilgili bir mesele var. Odunpazarı’ndaki bir tarihi evi Adalet Bakanlığı’na mı, başka bir yere mi vermişler. Bana sormadan nasıl verirsiniz? Belediyenin mülkü olan bir yeri nasıl devredersiniz? Belediye başkanı olarak buna itiraz etmeyeyim mi? Nereye verildiği ile ilgili bilgi istiyoruz. Eğer belediyenin malını hukuka uygun şekilde devretmişlerse, tamam. Ama böyle bir işlem varsa bunu göz ardı edemeyiz.
İhalelerle ilgili de aynı durum geçerli. Menfaat mi sağlamışız, birine çıkar mı sağlamışız? Hayır. İhaleler şeffaf bir şekilde yapılmıştır. Kimseye bir imtiyaz sağlanmamıştır. Ama sizin döneminizde Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan usulsüzlükler var. Şimdi hatırladım, Sayıştay dediğinizde bu konu aklıma geldi. Sayıştay’ın işaret ettiği meselelerde düzgün iş yapmadığınız çok açık. Biz Eskişehir’e hizmet için şeffaf ve doğru bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Hakkımızı da her platformda savunacağız.
Mahsus söylüyorum ki herkes bunu duysun. Konser düzenlemişiz.Konser için sanatçı ile sözleşme yapmışız. Sanatçı sahnede 90 dakika kalacak diye anlaşmışız. Şimdi müfettiş gelip diyor ki: “90 dakikayı ispatla.” Bizim arkadaşlar konseri kaydetmiş ama sanatçı sadece 3 parça dışında kayıt yapılmasına izin vermemiş. Seyirciyi çekmişler, oturanları çekmişler, ne varsa kaydetmişler. Müfettiş görüntüleri izliyor ve “Bu konser 55 dakika sürmüş, 90 değil” diyor. Şimdi 35 dakikayı ne yapacağız, Sayın Başkanım? Bu parayı nereden ve nasıl ödeyeceğiz?
Sayıştay denetimi, kanuna göre yol göstermek ve yanlışlarımızı düzeltmemiz için yapılır. “Bu hatayı bir daha yapma, dikkatli ol” denilir. Eğer bir kamu zararı ya da yolsuzluk varsa, elbette gereği yapılır. Ancak bizim Sayıştay denetçimiz, maalesef bu denetimi bir taciz aracı gibi kullandı. İnsanları sorgular gibi sorguya aldı, hakaret ederek yetkisini kullandı. Bu şekilde yetki kullanımı doğru değil. Bununla ilgili gerekli yerlere şikayetimi yaptım ve gerekirse yine yaparım. Hiç kimse bize emrivaki yapamaz.
Bir diğer mesele. Betonun altındaki kablo meselesi. Müfettiş gelip diyor ki, “Bu kablo 7 milim olmalı.” Bunu nasıl bilebilirim? Denetçiler geldi, İller Bankası denetledi, her şey kontrol edildi. Hatta betonu kazdılar, baktılar ve doğru çıktı. Ama neyse ki sadece bir bölgeyi kazdılar, bütün Yenikent’i kazmadılar. Böyle denetim olmaz. Daha da ilginç şeyler yaşadık ve bunları da Sayıştay’ın ilgili grup başkanına ilettim. Ancak şunu net söyleyeyim. Sayıştay denetimi hakkı kötüye kullanılarak yapılırsa, bu bir suçtur.
Bir diğer örnek. Cumhuriyet Bayramı’nda 3 belediye olarak bir konser düzenlemek istedik. “Ortak yapalım, masrafları paylaşalım” dedik. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı ve Odunpazarı belediyeleri olarak protokol imzaladık. Masrafların yarısını Büyükşehir ödeyecek, diğer yarısını Tepebaşı ve Odunpazarı karşılayacak. Ancak denetçi gelip diyor ki, “Büyükşehir para vermiş, siz neden verdiniz?” Ortada bir protokol var! Bu nasıl bir eleştiri, nasıl bir bulgu?
Bir başka mesele: Kalem almışız. Diyor ki, “Bu kalem 300 metre yazması lazım, yazıyor mu?” E, ölçsün o zaman! Böyle bir denetim anlayışı olabilir mi? Devletin ciddiyetine yakışır mı? Sayıştay böyle konuları ele aldığında, denetim olmaktan çıkıyor ve hikâye haline geliyor. Odunpazarı Belediyesi olarak bu işlerin en doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Ancak bu tür abartılı ve anlamsız denetimlerle işlerimizi zorlaştırmaya çalışanlara karşı da sessiz kalmayacağız.”