Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip şu ifadeleri kullandı;
“Biz, 25 Şubat’ta yola çıktık. Çünkü artık bu sağlık sistemi ne hastalarımız, ne toplum, ne de bizler için sürdürülebilir değil. Bu koşullarda çalışmamız gerçekten mümkün değil. Hastalarımızı iyileştirmemiz mümkün değil. Toplumu sağlıklı kılmamız mümkün değil. Ve biz, buna bir “dur” deme zamanının geldiğini düşünerek yola çıktık. 25 Şubat’tan beri çeşitli illerden geçtik. Gölcük’e gittik, Kocaeli’ne gittik, Balıkesir’e gittik, Bandırma’ya gittik ve Bursa’ya gittik. Şu anda da Eskişehir’deyiz. Her yerde halkımızdan büyük bir teveccüh gördük. Basından büyük bir ilgi gördük. Hastalarımızdan büyük bir destek gördük. Demek ki herkes, bu sağlık sisteminin gerçekten çöktüğünün farkında.
Biz nasıl bir sağlık sistemi istiyoruz. Öncelikle toplumun sağlıklı kalmasını istiyoruz. Hastalanmamasını istiyoruz. Bunun için de koruyucu hekimlik hizmetlerinin geliştirilmesini, bütçeden bu alana daha fazla pay ayrılmasını istiyoruz. Şu anda sağlık harcamalarının çoğu, özel hastanelere aktarılıyor. SGK, özel hastane zincirlerine kaynak sağlıyor. Ve hep birlikte gördük ki sağlıkta ticaretin geldiği nokta, korkunç boyutlara ulaştı. Maalesef bebek ölümleri gerçekleşti.
Maalesef tıbbi malzeme pazarlıkları yapıldı. Ve tüm bunlar, buzdağının sadece görünen yüzü. Derinlerde, taşeronlaşmanın, şirketleşmenin ve ticarileşmenin yol açtığı çok daha ciddi sağlık sorunları var. Biz, bu gidişata son verilmesini istiyoruz.
Nasıl bir sağlık sistemi istiyoruz. Taşeronlaşmanın olmadığı bir sağlık sistemi istiyoruz. Ne kamu taşeronlardan hizmet alsın ne de SGK özel hastanelerin sponsorluğunu yapsın. Tabii ki parası olan, daha fazla sağlık hizmeti almak istiyorsa özel hastanelere gidebilir. Ancak maddi imkânı olmayan yurttaşlarımız, özel hastanelere mecbur bırakılmasın. Sağlık, herkes için erişilebilir olmalıdır. Peki, bu nasıl olacak. Öncelikle eğitimden başlamalıyız. Tıp eğitiminin nitelikli olmasını istiyoruz. Şu anda altyapısı yetersiz, öğretim üyesi eksik ve sınıflara bile sığmayan sayıda öğrencinin alındığı tıp fakültelerinde verilen eğitimin, halk sağlığına zarar verdiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, yeterli altyapı sağlanana kadar tıp fakülteleri plansızca açılmamalı, var olan fakülteler desteklenerek nitelikli hâle getirilmelidir.
Nitelikli sağlık hizmeti için başka ne istiyoruz. Hastalarımıza zaman ayırabilmek istiyoruz. Ancak yeterli zaman ayırabildiğimizde, gereksiz tetkikler istemeyiz, gereksiz ilaç yazmayız ve hastalarımızın derdini anlayıp doğru teşhisi çok daha hızlı koyabiliriz.
Peki, bunun için nasıl bir sistem gerekli. Sevk zinciri olmalı. Güçlü bir birinci basamak sağlık hizmeti, burada sağlanan kamu desteği ve ardından ikinci basamağın güçlü, bölgesel ve ulaşılabilir olması gerekiyor. Son olarak, gerçekten gerekli olan hastaların ileri tetkik ve tedavi için üçüncü basamak eğitim ve araştırma hastanelerine yönlendirilmesi şart. Böylece hastanelerdeki kuyruklar azalacak, her hastaya yeterli zaman ayrılabilecek ve gerçek hastalar, gerekli sağlık hizmetine çok daha hızlı ulaşabilecek. Nitelikli sağlık hizmeti vermenin en önemli koşulu; hastalara yeterli süre ayırmamız, tanı ve tedavide gecikmeye sebep olmamamızdır.”