Saadet Partisi Odunpazarı İlçe Başkanlığı Tanıtım Medya ve İletişim Başkanı Osman Çalışkan şu ifadeleri kullandı;

“Gazze’de göz göre göre soykırım devam ediyor. İsrail’in bombaları altında kalan sadece Gazze değil, 7 Ekim 2023’ten bu yana tüm insanlık ve insani değerler de bombalar altında kalıyor. İsrail, artık Gazze’de hastaneleri, ibadethaneleri ve insanların toplu olarak bulunduğu her yeri bombalamıyor mu? Nedir bu çaresizliğimizin ve sessizliğimizin sebebi? Elbette zulüm her geçen gün etkisini artırarak devam ediyor. Bu katliamları durdurmak için atılması gereken adımları zamanında ve caydırıcı bir şekilde atmak gibi bir mecburiyetimiz var.

7 Ekim 2023’ten bu yana gereken adımlar zamanında atılsaydı, diplomatik anlamda İsrail’in Filistin’deki zulmü en azından bir nebze azalabilirdi. Ancak gelinen noktada zulmün tüm şiddetiyle devam etmesi, iktidarın aylar sonra aldığı ticareti kesme adımlarının etkisiz kaldığını gösteriyor. Dolayısıyla artık söz bitmiş, icraat zamanı gelmiştir. Kınamak ve protesto etmek milletin işidir; icraat yapmak ve caydırıcı önlemler almak ise iktidarın sorumluluğudur. Bizler millet olarak üzerimize düşen görevi yerine getirirken, iktidardan da iktidar olmanın gereklerini yerine getirmesini talep etmeye devam edeceğiz.

Bir diğer önemli gündem başlığımız, Türkiye’nin anayasa tartışmalarının ötesinde daha derin bir sorunu olduğu gerçeğidir: sosyal çürüme ve artan şiddet! Güvensizlik hissi tüm vatandaşlarımızı sarmış durumda. Bunu son dönemde sık sık duyduğumuz sorulardan anlayabiliriz: “Narin’in katili kim?”, “Rojin’in başına ne geldi?”, “Şehit polisimizin katili kaç yıl ceza alacak?”, “Savcımızı makamında kim, niçin tehdit etti?” Bu acı soruları tüm Türkiye soruyor. Son aylarda şiddet, görevi başındaki polislerimizin bile canına mal olmaya başladı. Emniyet mensuplarının bile emniyette olmadığı, sokak ortasında şehit edildiği bir ülkeyi hiçbir vatandaşımız hak etmiyor.

Ülkemiz cinnet geçiriyor; eline bıçak ya da silah alan, kurban aramaya başlıyor. Maalesef, kurbanlar çoğu zaman çocuklar ya da kadınlar oluyor. Sicili kabarık, katalog suçlarının neredeyse tamamını işleyen kriminal tipler sokakta serbestçe dolaşıyor. Adalet, çeteler tarafından sokaklarda infaz edilerek sağlanıyor. Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere tüm vatandaşlarımız, dışarı çıkarken ölüm korkusu yaşıyor. Okula gidenin eve döneceğini garanti edemediğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Gencecik kızlarımız kan donduran bir vahşetle katlediliyor, sokakta yürüyen kadınlar şehir eşkıyaları tarafından tacize uğruyor. Polisimiz görev esnasında bıçaklanıyor. Bu caniler bu cesareti nereden buluyor? Maalesef, bu cesareti mevcut infaz yasamızdan buluyorlar.

Türk Ceza Kanunu, pek çok suç için dünya ortalamasının üzerinde cezalar öngörmüş olsa da infaz noktasında büyük açıklar bulunmaktadır. Sorun infaz yasamızdan kaynaklanmaktadır. Bu konuda acilen harekete geçilmeli ve her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Gelin bu tablodan kurtulmak için ne gerekiyorsa birlikte yapalım. Suça karşı topyekûn bir savaş açalım, suçu ortaya çıkaran toplumsal zeminle mücadele edelim, ahlaklı ve empati yeteneği gelişmiş bir nesil yetiştirelim. Ceza ve infaz yasasını değiştirip caydırıcılığı sağlayalım. Hukuk önünde herkesin eşit olduğu ve adaletin tam anlamıyla sağlandığı bir Türkiye inşa edelim. Adaleti siyasetten arındıralım. Güçlünün delip geçtiği, güçsüzün ceza aldığı bir hukuk algısıyla mücadele edelim. Artık bu durumu görmezden gelme lüksümüz kalmadı. Aksi takdirde ülkemiz karanlık bir geleceğe doğru hızla ilerlemektedir.

Bir diğer değişmeyen sorun ise ekonomideki hayat pahalılığı ve vatandaşlarımızın geçim sıkıntısıdır. Asgari ücretin 17 bin TL, emekli maaşının 12.500 TL ve enflasyon karşısında eriyen sosyal yardım ücretleriyle geçim mücadelesi veren milyonlarca insanımız var. Türk-İş’in Eylül 2024 raporuna göre açlık sınırı 19 bin 830 TL. Yani bu ülkede 19 bin 830 TL’nin altında gelir elde eden herkes açlığa mahkûm edilmiş durumda. Yoksulluk sınırı ise 64 bin 595 TL, bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise aylık 25 bin 706 TL. Bu rakamlar karşısında vatandaşları 17 bin TL asgari ücrete, 12 bin 500 TL emekli maaşına ve düşük miktarlardaki sosyal yardımlara mahkûm etmek en hafif tabiriyle vicdansızlık ve merhametsizliktir.”

Kaynak: Gzt26.com Haber Merkezi