Tüm Emeklilerin Sendikası Eskişehir Şubesi Kadın Sekreteri Nalan Karagöz şu ifadeleri kullandı:
"İyi bir haber çıkar umuduyla tam 19 gün bekledik Narin için. Derin ve rahatsız edici bir suskunluktan sonra Narin’in öldüğünü öğrendik. Narin için herkes sustu. Ama biz kadınlar susmayacağız. Üzgünüz, öfkeliyiz. Müslime, Ceylin, Leyla, Ecrin, Irmak, İkra, Rabia Naz ve daha nice çocuğun benzer hikayelerle öldürülmesinin ardından, çocuklar için yaşanabilir ve güvenli politikalar oluşturulsaydı, bugün Narin ölmeyecekti.
"Kutsal aile düzeni" adına kadınlar ve çocuklar öldürülüyor, savunmasız çocuklar tarikatlara teslim ediliyor, istismara uğruyor, kaçırılıyor bu ülkede. İktidar, cezasızlık politikalarıyla kadın ve çocuk faillerine güç veriyor. İstanbul Sözleşmesi gibi kadını ve çocuğun yaşam hakkını koruyan güvenceler ortadan kaldırılarak katiller cezasızlık ile korunuyor. Kadın ve çocuk hakları alanındaki kazanımlar tek tek ortadan kaldırıldığı, kadına ve çocuğa karşı şiddeti önleyici hiçbir yaptırım uygulanmadığı için, kadın ve çocuk ölümlerinin giderek artması kaçınılmaz hale geliyor! Nasıl ki kadın cinayetlerini durdurmak mümkünse çocukları da korumak mümkün. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu var, tıpkı 6284 gibi. Kanunlar etkin uygulansın ki çocuklar özgürce yaşayabilsin diye Lanzarote Sözleşmesi var, tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi. Uygulansın ki başka Narinler öldürülmesin. Narin'in katilleri, yüzlerce kadının ve çocuğun ölümüne neden olan gerici düzendir.
Hukukun, adaletin ortadan kaldırıldığı bu düzeni kabul etmiyoruz. Narin, bu sistemin çocukların, kadınların, hayvanların, canlıların hayatlarını değersizleştiren politikaları yüzünden öldürüldü. Artık tek bir çocuğun daha öldürülmesini istemiyorsak, 2011'de Türkiye’de yürürlüğe giren, çocukların aile içinde güç, zorlama veya tehditle işlenen her türlü istismar türleri dahil olmak üzere, çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkileri ortadan kaldıran, çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul eden, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturan, özel bir gözetim ve denetim mekanizması kuran, devlete ve kurumlarına yükümlülük getiren Lanzarote Sözleşmesi derhal uygulamaya geçmelidir. Öyle ölümler vardır ki, onların öldüğünü düşününce insan yaşadığından utanırmış. Bugün, Narin ve kaybolan binlerce çocuk için utanıyoruz ve adalet istiyoruz. Narin bugün yaşasaydı, okuluna gidecekti. Arkadaşlarıyla oyun oynayacaktı. Ama Narin, genç kız olamayacak, mesela! Anne olamayacak. Doktor, mühendis, öğretmen olamayacak. Halay çekemeyecek bir daha...
TÜİK, 2016 yılından beri kaybolan çocukların verilerini açıklamıyor. Gerçekleri susarak ortadan kaldıramazsınız. Daha kaç çocuk Narin gibi küçücük yaşta hayattan koparılacak? Başka Narinler ölmesin diye, ayda 1000 çocuğun kaybolduğu bu ülkede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz. Bakanlığın görevi sadece ailelerin ne kadar kutsal olduğunu anlatmak değildir. O ailelerde çocukların neler yaşadığını da bilmelisiniz. Bir ülkenin gelişmişliği, çocuklarının nasıl ve neden öldüğü ile ölçülür. Çocuklar için güvenli bir dünya ve Narin için adalet taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğiz! Karanlığa teslim olmayacağız. Bu ülkeyi, kadınları, çocukları, doğası için direnenleri unutturmayacağız. Hesap vereceksiniz..."