Eskişehir KESK Şubeler Platformu adına konuşan Tüm Bel-Sen Şube Başkanı Gerçek Bilyaz İzgü şu ifadeleri kullandı:
"Bizler, okullarında, kamu kurumlarında yurttaşlara hizmet üreten kamu emekçileriyiz. Bizler, okullarda çocukların yarınlarını inşa edenleriz. Bizler, hastanelerde halkın parasız ve nitelikli sağlık hakkı için mücadele edenleriz. Bizler, madenlerde, belediyelerde, adliyelerde ve tüm kamu kurumlarında nitelikli kamu hizmeti için emek üretenleriz. Memleketin dört bir yanında onuruyla çalışıp değer üretenleriz. Yıllarca verdiği emeğin karşılığında sefalete mahkûm edilen emeklileriz.
Ülkeyi kasıp kavuran ekonomik krizin oluşmasında hiçbir sorumluluğu olmadığı halde, tasarruf tedbirleri adı altında emek ve halk düşmanı politikalarla yoksulluğa mahkûm edilenleriz. Bugünlerde halkı en çok ilgilendiren bütçe konusu mecliste görüşülüyor ve bizler, bütçe hakkımıza dair söz sahibi olmak istiyoruz. Söz, yetki, karar çalışanlara! Bu ülkede kaynakların kimin için kullanıldığı ortadadır. Patronlara, holdinglere, bir avuç rantiyeye: “Teşvik” adı altında, “Vergi istisnası” adı altında, “Vergi indirimi” adı altında, “Borç affı” ve “vergi affı” adı altında kamu kaynakları aktarılıyor.
Çocuklarımızın yarınlarından çalınan emeklerimiz, müşteri garantili havaalanlarına, müşteri garantili müteahhitlere, 3’er 5’er maaş alan bürokratlara, faiz ve kur korumalı mevduat sistemine aktarılıyor. Çocuklarımızın eğitiminden ve halkımızın sağlığından tasarruf edilen kaynaklar sarayların itibarına aktarılıyor. Bizler ise tam da bütçenin konuşulduğu bugünlerde haykırıyoruz: Sermayeye değil, emekçiye bütçe istiyoruz! Sermayeye değil, emekçiye bütçe!
Türkiye, asgari ücretliler ülkesine dönmüştür. Hatta pek çok durumda, asgari ücretli bir işe girebilmek bile lüks hâline gelmiştir. Gençlerimiz güvencesizleştirilmiş, geleceksizleştirilmiştir. Emeğin millî gelirden aldığı pay gün be gün azalmaktadır. Gelir ve vergi adaletsizliğiyle ülkemiz derin bir yoksulluk girdabına itilmiştir. Bizler, ürettiğimiz emeğin karşılığında bütçeden hakkımız olanı istiyoruz. Güvenceli iş, güvenli bir gelecek istiyoruz. İnsanca bir yaşam istiyoruz. Bu ülkede patronlar teşviklerle semirirken, rantlarla palazlanırken; emekçiler, dolaylı ve dolaysız vergilerle yoksullaştırılıyor. Emekçilere “kaşıkla verilen, kepçeyle geri alınıyor.” Emekliler açlığa, emekçiler sefalete mahkûm ediliyor. Sefalete teslim olmayacağız!
Bakın Sarıcakaya’ya, Alpagut’a, Atalan’a… Doğamız, bir avuç rantiyenin kâr hırsına kurban ediliyor. Topraklarımız çetelere rant hâline dönüştürülüyor. Eskiden bir söz vardı: Vergilerimiz bizlere “yol, su, elektrik” olarak, kamu hizmeti olarak geri dönerdi. Ancak özelleştirme politikaları ve kamunun tasfiyesiyle birlikte vergilerimiz: Saraylara itibar, Çetelere rant, Emekçiye ise zulüm olarak dönüyor.
Okullar paralıysa, hastaneler paralıysa, kamu hizmetleri paralı hâle geliyorsa; halka ait ne varsa geri alacağız! Ülkeyi yönetenler enflasyon rakamlarına takla attırıyor. Bir tarafta TÜİK enflasyonu, diğer tarafta gerçek enflasyon var. Oysa çarşıda, pazarda ve mutfakta yaşadığımız hayat pahalılığı, TÜİK rakamlarını ikiye katlıyor. Emekliler temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Rakamlar yalan söylüyor, yoksulluk gerçek!
Ödediğimiz onca vergiye rağmen hâlâ okul kapılarında kayıt parası isteniyorsa, öğretmenler tahsildar hâline getiriliyorsa, hastanelerde sağlık hizmetine “ilave ücretler” talep ediliyorsa; emekçi halkımız neden vergi veriyor? Nitelikli bir eğitim hizmeti insan hakkıdır. Nitelikli bir sağlık hizmeti insan hakkıdır. Bizler lütuf değil, hakkımız olanı istiyoruz. Parasız eğitim, parasız sağlık! Sağlık haktır, satılamaz! Bebeklerimizin katili olan sisteme bakın! Yenidoğan çetesi, sağlıkta dönüşümün geldiği son noktayı gözler önüne sermiştir. Bizler kamu emekçileri olarak hep söyledik: Sağlık piyasalaştırılamaz, sağlıkta ticaret olmaz! Ve yine haykırıyoruz: Sağlıkta ticaret ölüm demektir!
Bizler kamu emekçileri olarak; Sağlığın piyasalaştırılmasına, Eğitimin paralı hâle getirilmesine, Kamunun tasfiyesine, Özelleştirme soygununa dur demek için; Halktan ve emekten yana bir bütçe için alanlardayız.
Tüm halkımızı yoksulluğa karşı mücadelede birleşmeye çağırıyoruz. Hak verilmez, alınır! Zafer sokakta kazanılır! Patronlar teşvik alıyor, vergi affı alıyor, vergi kaçırıyor, vergiden kaçınıyor. Bütçenin kaymağını patronlar yerken, yükünü emekçi halkımız çekiyor. Bizler de kamu emekçileri olarak haykırıyoruz: Vergide adalet istiyoruz!
Bizler, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak, bütçe hakkımızı istiyoruz. Emekten ve halktan yana bir bütçe istiyoruz. Zenginlerin giderek zenginleştiği, halkın fakirleştiği bu düzende, milyonların aç, milyonların işsiz olduğu bu düzende; Yoksulluğa karşı mücadelede birleşiyoruz şiarıyla 30 Kasım’da Ankara’da olacağız!”