Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı:
Eskişehir’de ve Türkiye’de aslında son bir buçuk iki aydır çok fazla bir gündem değişmedi. Ancak içimizi yakan, vicdanlarımızı kanatan bir Narin çocuğumuzun gündemiyle yaklaşık bir buçuk aydır hepimiz bu olayın takipçisiyiz. Devletin bunca güç ve imkânına rağmen, bu kadar tutukluya rağmen hala “katiller budur” diye basında bir açıklama yapılamaması, olayın hala muğlak bir durumda bırakılması, bebeğimizin kemiklerini sızlatırken bizim de vicdanlarımızı kanatmaya devam ediyor. Bir an önce bu menfur olayın aydınlatılması hepimizin en büyük beklentisi.
1 Ekim 2024 tarihi itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi tekrar yasama yılına başlayacak ve yoğun bir gündemle çalışmaya devam edecek. Ancak maalesef meclis gündeminde halkın asıl sorunları olan yokluk, açlık, sefalet ve derinden hissedilen sıkıntılar yer almayacak. Bu enflasyonist ortamda, maaşlarını zar zor geçinen emekliler, asgari ücretliler ve çalışanlar için bir ara zam düşüncesinin olmadığını dün AK Parti’nin yöneticilerinden öğrendik. Geçen yıl, seçim döneminde ardı ardına yapılan zamların aslında vatandaşı düşünmekten çok, iktidarlarını koruma hesabı olduğunu görüyoruz.
Kış dönemi yaklaşırken doğalgaz, elektrik ve bunlara yapılan zamların halkın bütçelerine yapacağı tahribatı söylememize gerek yok, herkes bunu yakından izliyor ve yaşıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşulması gereken önemli konulardan biri de okullarımızın perişan halidir. Okullara sabun, tuvalet kağıdı, güvenlik ve temizlik görevlisi koyamayan bir hükümet, bir yıl önce ilkokul öğrencilerine günde bir öğün yemek vermeyi taahhüt etmişti. Maalesef, bırakın yemek vermeyi, çocuklarımızı hijyenden uzak bir ortamda eğitime mahkum ettiler. Öğretmenlerin ve servis ücretlerinin sorunları apayrı bir mesele. Her okulun önünde onlarca servis aracı görmek, bu işte bir sıkıntı olduğunun göstergesidir.
Ayrıca, okul kayıtlarında istenen fahiş ücretler ve partililerin torpilleriyle okullara yerleştirilen öğrenciler durumu daha da vahim hale getiriyor. Ülkede işler bu kadar değişti ki, bürokratlar sadece hükümete yalakalık yapmak için çalışıyor. Yakın zamanda İstanbul’da grev yapan işçilere müdahale eden bir müftü gördük. Diyanet İşleri Başkanımızın 6 makam aracı olduğunu öğrenmek, fakirliği öğütleyen bir kurumun başındaki kişinin lüks içinde yaşaması kabul edilemez.
Şehir gündemine gelirsek, Eskişehir’de kentsel dönüşüm konuşmaları var. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler ve AK Parti iktidarı, topu birbirlerine atarak zaman kaybediyorlar ve olan vatandaşa oluyor. Depremin yaklaştığı bu günlerde, bir an önce ciddi adımlar atılmalıdır. “Ben sana yardımcı olmam, sen de bana fayda sağlamazsın” gibi çekişmelerle insanlar oyalanmamalıdır.
Çevre yoluyla ilgili de çok ciddi sıkıntılar var. Organize Sanayi Bölgesi’nden Batıkent’e 90 dakikada ulaşan vatandaşlarımız var. Çevre yolunun sorumluluğu Ulaştırma Bakanlığı’na ait olduğundan, bu sorunun çözülmesi için AK Parti milletvekillerine sesleniyorum. Bir an önce projelerinizi ortaya koyun ve bu sorunu çözün.
Son olarak, halk lokantası konusuna değinmek istiyorum. Halk lokantalarına olumlu bakıyorum ve sayılarının artırılmasını destekliyorum. Halk lokantasına karşı çıkan iktidar partisi yandaşlarına, bu duruma neden olanın kendileri olduğunu hatırlatıyorum. İnsanları 65 liralık yemek kuyruklarında bekletiyorsunuz. Aşevi yardımlarını pandemi döneminde engelleyen hangi iktidardı? Bu sorulara yanıt vermek gerekiyor.