TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına söz alan CHP Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, şunları söyledi:
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemizin en önemli bütçesini; insan onuruna yakışır yaşam hakkının özünü oluşturması gerektiğine inandığımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2025 Bütçesini görüşüyoruz.
Bir ülkede adil bir toplum inşa edilip edilmediğinin en açık göstergesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçeleridir. Emekçilerin, ücretlilerin, emeklilerin, işsizlerin ve dezavantajlı kesimlerin temel haklarının güvence altına alınıp alınmadığını; sosyal barışının sağlanıp sağlanmadığını, refahın tabana yayılıp yayılmadığını ve toplumsal dayanışmanın güçlendirilip, güçlendirilmediğini orta koyan temel metin, işte bugün görüştüğümüz bu bütçedir. Adil, eşit ve güvenli bir Türkiye hedefliyorsak, bu bütçe; tüm vatandaşların haklarına sahip çıkan, kapsamlı ve güçlendirilmiş bir yapıya sahip olmalıdır.
Peki, bu bütçe öyle bir bütçe mi? Elbette değil!
TÜRKİYE GELİR DAĞILIMI EŞİTSİZLİĞİNDE REKOR ÜZERİNE REKOR KIRIYOR
Komisyonun değerli vekilleri,
Sayın Işıkhan geçtiğimiz yıl burada aynen şu cümleyi kullandı: “Daha adil bir dünyanın önünü tıkayan zorluk, son derece eşitsiz olan küresel gelir dağılımıdır.” Ne kadar doğru bir tespit! Altına imza atmayacak yoktur burada. İyi güzel de Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde rekor üzerine rekor kırıyor. Sayın Bakan, küresel adaletsizliği cesurca dile getirdiğiniz kadar, ülkemizde yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca ücretlinin, açlık sınırının altında nefes almaya çalışan emeklilerin, asgari ücretlilerin, güvencesizlerin hakkını da savunsanız ya! Çok mu zor? Eğer, gerçekten gelir dağılımındaki adaletsizlik sizleri kaygılandırıyorsa, öncelikle kendi evimizdeki kara tabloya çözüm aramanız gerekmiyor mu? Küresel adaletsizliğin sebepleri çok ama Türkiye'deki gelir dağılımının tek!
TÜRKİYE’DE EN BÜYÜK ADALETSİZLİK EMEKLİLERE YAPILIYOR
Bakın TÜİK bile kara tabloyu gizleyemiyor. Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen Gini kat sayısı 2023 yılında 0,42’ye yükseldi. Bu oran, TÜİK tarafından 2006 yılından bu yana açıklanan en kötü gelir dağılımı verisi oldu. 2024’ün tümünde ülkeye egemen olan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, orta ve alt gelir grubunu daha da yoksullaştırdı. Hükümetinizin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları, adil olmayan vergi düzenlemeleri ve sosyal adaletten uzak ücret politikaları, zengin ile fakir arasındaki uçurumu daha da büyütüyor. Türkiye’de en yüksek gelir grubunun milli gelirden aldığı pay, en yoksul kesimin aldığı payın tam 14 buçuk katına çıktı. Buna bir sözünüz yok mu? Milli hasıla %20’lik bir kesime giderken, ülkemizin %80’lik kesimi sadece bu %20’ye çalışıyor. Sizin daha adil ve gelir eşitliği dediğiniz düzen sanırım bu! Biz bütçeye baktık ama inanın bu adaletsizliği ortadan kaldıracak tek bir adım görmedik.
Gelir adaletsizliği demişken, Türkiye’de en büyük adaletsizlik emeklilere yapılıyor.
Yıllarca çalışan, vergisini veren, emek sarf eden milyonlarca emeklinin içine itildiği sefalet düzenini dile getiren muhalefete, “sırtınızda küfe yok ki” demek, emekliyi devlete yük görmek vicdana, ahlaka, hakkaniyete sığar mı? 2024’ü emekliler yılı ilan edip, yurttaşları yurt ranzalarında yatırmak, indirim kuyruklarında bekletmek sosyal devlet anlayışıyla bağdaşır mı?
Bakın “Biz emekliler geçinemediği için ek iş yapmak zorunda kalıyor.” diyoruz, siz de emeklilerin çoğunun 12.500 TL almadığını, 70-80 bin TL alan emeklilerin olduğunu söylüyorsunuz! Bu tartışmayı bitirmek için Türkiye’de kök maaşı 70 bin liranın üzerinde olan emekliler kimler? Kaç kişiler? Lütfen açıklayın biz de öğrenelim. 5510 sayılı kanunun ek 19’uncu maddesi ve ek ödemeler hariç en düşük emekli aylığının kaç lira olduğunu ve kaç kişinin bu aylığı aldığını açıklasanız da olur! Kaç kişi 12 bin 500 liranın altında, kaç kişi asgari ücretin altında, kaç kişi asgari ücretin iki katı altında emekli aylığı alıyor? Bunların toplam emekliler içindeki oranı ayrı ayrı nedir? SGK neden sormuş olduğumuz bu sorulara cevap vermiyor? Sizler neden emekli aylıklarını, aylık aralıklarına göre açıklamıyorsunuz? Neyi gizliyorsunuz? Hepsini geçtik, emekli aylıkları arasında ciddi bir adaletsizlik oluştu. Yeni bir intibak yasası düşünüyor musunuz?
60 YAŞ ÜSTÜ İŞSİZ KİŞİ SAYISI SON 10 SENEDE 17 BİNDEN 36 BİNE ÇIKMIŞ!
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, “Vatandaşlarımızdan talebimizdir. Cumhurbaşkanımız hala nasıl hala özveri ile çalışıyorsa emekli olan vatandaşlarımızın da sistemde kalıp çalışmalarını rica ediyorum” dediniz. İŞKUR kayıtlarını hiç inceliyor musunuz? 60 yaş üstü işsiz kişi sayısı son 10 senede 17 binden 36 bine çıkmış! Yüzde 105’lik bir artış yaşanmış! Sizin bir çağrı yapmanıza gerek yok. Emekliler zaten İŞKUR kuyruğunda ancak iş yok!
Daha geçen gün inşaat gece bekçisi olarak çalışan 78 yaşında bir yurttaşımız düşerek hayatını kaybetti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2013-2023 yılları arasında Türkiye’de bir başka iktidar mı vardı? Bu yurttaşlarımız evde oturmaktan sıkıldıkları için mi iş arıyorlar yoksa spor olsun diye mi İŞKUR’a gidiyorlar?
Sayın Bakan, milyonlarca emekliyi iddialarınızla zan altında bırakmak yerine, gelin ortalama emeklik yaşını, ortalama işçi, Bağkur ve memur emekli aylıklarını bir açıklayın.
Bakın diyoruz ki, 2024 yılının ikinci yarısında yani şu anda emekli olacaklarla, 2025 ve daha sonrasında emekli olacaklar arasında yaklaşık yüzde 30 fark olacak. Hak kaybı yaşanacak. Kulağınızı tıkıyorsunuz. Bu kayıpları önleyecek bir yasal düzenlemeyi neden düşünmüyorsunuz? Konuyla ilgili bir yasa teklifim var, samimiyseniz gelin birlikte geçirelim.
SİZİN İÇİN VARSA YOKSA CHP VE MUHALEFET BELEDİYELERİNİN VERGİ VE PRİM BORÇLARI!
Bir diğer önemli konu da SGK’nın yapısı. Aylardır SGK’nın belediye borçları yüzünden işleyemez hale geldiğini ileri sürüyorsunuz. Emeklilere reva gördüğünüz sefalet aylıklarının düşük olmasını, SGK’nın toplam gelirleri içerisinde sadece yüzde 3’lük paya sahip olan Belediye Prim borçlarına bağlıyorsunuz.
Sn. Bakan, Sayıştay’ın SGK ile ilgili raporlarını okudunuz mu, bunu samimiyetle soruyorum? Orada SGK’ya dair onlarca yanlışın, usulsüzlüğün veriler ile ortaya konulduğunu gördünüz mü? İcraya çıkmış tahsil edilecek alacaklara baktınız mı? Ama sizin için varsa yoksa CHP ve muhalefet Belediyelerinin vergi ve prim borçları konu. Bu şekilde ülkemizin gerçekliklerini ört-bas etmeye çalışacaksınız! El insaf.
ERDOĞAN BİR SABAH UYANDI, HESAPLARA KİTAPLARA BİR BAKTI VE SGK’NIN MALİ YAPISININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİN BOZULDUĞUNU FARK ETTİ
Şimdi ben size;
“Prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama oranı 2002’de yüzde 60,9 iken 2023 yıl sonunda yüzde 74,6 olarak gerçekleşti.”
“2002 yılında SGK açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2,2 seviyesindeyken 2023 yıl sonunda yüzde 0,44 seviyesine geriledi.”
“2002 yılında gelirlerin giderleri karşılama oranı yüzde 71,5 iken 2023 yılı sonunda yüzde 95 olarak gerçekleşti.” desem, cümbür cemaat itiraz edeceksiniz. Oysa bu sözler size ait Sayın Bakan.
Geçen yıl 2 Kasım’da yine bu salonda, yine o sırada oturuyordunuz. Aynen şu cümleyi kurdunuz: “Sosyal güvenlik sistemimiz mali açıdan sürdürülebilir bir düzeydedir.” Bütçeniz alkışlarla onaylandı. SGK’yı nasıl şaha kaldırdığınız manşetlere taşındı. Aradan 4 ay geçti. Türkiye haritası milli takımımızın renklerine boyandı. Yerel iktidar el değiştirdi. Anlıyorum, büyük bir hezimet yaşadınız. Biliyorum içinize de sindiremiyorsunuz. Şu anda Türkiye’nin ikinci partisisiniz. Ve ne olduysa o dört ayın sonunda oldu. Erdoğan bir sabah uyandı, hesaplara kitaplara bir baktı ve Newton’un yer çekimini keşfettiği gibi SGK’nın mali yapısının sürdürülebilirliğinin bozulduğunu fark etti.
E, Cumhurbaşkanı yalan söyleyecek değil ya! Size de 4 ay önce burada cansiperane savunduğunuz SGK’nın mali yapısının bozulduğunu savunmak kaldı. Belediyelerin Prim borçları da böylece gündem oldu. O günden beri gittiğiniz her yerde bunu anlatıyorsunuz. Yoksullukmuş, iş kazalarıymış, MESEM cinayetleriymiş, işsizlikmiş, asgari ücretmiş, hepsini unuttunuz. Tek gündeminiz CHP’li Belediyeler oldu. Emeklilerin düşük maaş almasına neden olarak belediyelerin SGK borçlarını ileri sürdünüz. CHP’li Belediyeleri hedef gösterdiniz. Her defasında sorumluluktan kaçtınız.
Sayın Bakan, gerçekler ortada. Bakın, Türkiye’deki ayrımsız tüm belediyelerin prim borçlarını alt alta koyup toplasanız, tüm SGK gelirlerinin yalnızca %3’üne denk geliyor.
Siz pireyi deve yaparcasına gerçekleri gizleyerek, halka yanlış bilgiler veriyorsunuz. Bu bile iktidarınızın gerçeklikten koptuğunun göstergesidir. Oysa asıl sorun, yıllardır uygulanan düşük ücret politikaları, bütçeden sosyal güvenlik sistemine yeterince destek aktarılmaması ve sermayeye sağlanan muazzam teşviklerdir.
Çalışma Bakanı olarak, eğer gerçekten adalet arıyorsanız öncelikle Türkiye’de vergi adaletsizliğini düzeltin. Asgari ücretliler üzerindeki vergi yükünü kaldırın. İşçiler ve emekliler için yetersiz kalan sosyal güvenlik desteklerini gündeminize alın. Çalışanları, emeklileri ve işsizleri daha da yoksullaştıran ekonomi politikalarını sorgulayın. Ancak o zaman samimiyetle “daha adil bir dünya” söyleminde bulunabilirsiniz.
Sormak lazım: Gerçekten adalet arıyor musunuz, yoksa yalnızca adaletsizliğin üstünü örtmek için süslü sözlere mi sığınıyorsunuz?
ASGARİ ÜCRET YILBAŞINDAN BU YANA 200 DOLAR ERİDİ
Öyle ya geçtiğimiz günlerde katıldığınız bir yayında, asgari ücret için “Vatandaşımızın refahını koruyup, geçici değil kalıcı refah çözümlerini üretmekten yanayız” dediniz.
Asgari ücret yılbaşından bu yana 200 dolar eridi. Memur ve emeklilere yapılan zammın 3’te 1’i çoktan buhar oldu gitti. Ülkenin dört bir yanında geçim sıkıntısı iyice derinleşirken her gün ekranlara çıkıp "tasarruf dersi" veriyorsunuz! Neticede herkes dersini alıyor: Vatandaş kemer sıkmaya, siz de vatandaşın cebine göz dikmeye devam ediyorsunuz.
YOKSULLUĞU, KALICI OLARAK AÇLIK SINIRININ ALTINDA BIRAKACAK ŞEKİLDE BİR ÜCRET POLİTİKASI İZLİYORSUNUZ
Bakın önümüzdeki ay asgari ücret görüşmeleri başlayacak. Öyle bir politika izlediniz ki, bugün, asgari ücret ortalama ücret oldu. Yapacağınız zam enflasyondan büyümeye bütün kritik değerleri etkiliyor.
Asgari ücreti geçtik yoksulluğu, kalıcı olarak açlık sınırının altında bırakacak şekilde bir ücret politikası izliyorsunuz. Şu anda asgari ücret, milyonlarca çalışanımız için bir geçim ücreti değil, adeta bir sefalet belgesi haline gelmiştir. Bugün açlık sınırı 22 bin lira olarak belirlenmişken, asgari ücretin hâlâ bu seviyenin çok altında kalması, emekçinin alın terine saygısızlık değil de nedir?
2025’te asgari ücrete yüzde 25 zam yapsanız bile açlık sınırına yetişemeyen bir ücrette bahsediyoruz. Bakanlığınızın temel görev ve sorumluluğu halkın alım gücünü düşürmek midir? Eğer değilse, Temmuz’da hangi ekonomik verilere göre asgari ücrete ara zam gündemimizde yok dediniz? Ocak’tan bugüne kadar asgari ücrete ara zam yapılmaması nedeniyle emekçinin yaşadığı reel kayıp ne kadardır?
2024’TE ASGARİ ÜCRETE NEDEN ARA ZAM YAPMADINIZ?
Asgari ücrete zam demek, aynı zamanda prim gelirlerinin de artması demektir. Madem SGK sıkıntıda, madem Belediyelerin borcu sizi zorluyor ya, prim gelirine ihtiyacınız olduğu halde 2024’te asgari ücrete neden ara zam yapmadınız? SGK’nın prim gelirini artırmaktan neden imtina ettiniz? Bütçeye bir yük olmadığı halde asgari ücreti neden bir yükmüş gibi sundunuz? Bütçeden sosyal güvenlik kurumuna yapılan transferlerin bütçe harcamaları içindeki payı artıyor mu, azalıyor mu?
Ve elbette, Merkez Bankası enflasyon tahminin yüzde 44 olarak güncellemişken, orta vadeli programda hedeflenen enflasyona göre asgari ücrete zam yapılması Çalışma Bakanı olarak sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Sayın Bakan katıldığı her programda asgari ücreti belirleme kriterlerinden birinin de istihdam politikası olduğunu ifade ediyor.
Geçtiğimiz yıl kabul edilen bütçeyle istihdam ve iş gücüne katılım oranı artacak, kadınlara ve gençlere yönelik istihdam tedbirleri alınacaktı. Değil mi?
TÜİK, İŞSİZLİĞİ YÜZDE 10’UN ALTINA İNDİRİVERDİ!
İşsizlik büyüdü ama istihdam bir türlü büyümedi. E haliyle, şeytanın aklına gelmeyen hinlikler, TÜİK’in aklına geliverdi.
İş aramaktan vazgeçmiş, umudu kalmamış milyonlarca kişiye “işsiz değilsiniz” diyen TÜİK, işsizliği yüzde 10’un altına indiriverdi! Böylece Eylül 2022'den bu yana dar tanımlı işsizliği yüzde 10,1'den yüzde 8,6'ya düşürerek, bir başarı hikâyesi yazdığınızı söylüyorsunuz. Sayın Bakan siz de çıkıp, "Orta Vadeli Programla uyumlu şekilde istihdamda olumlu görünüm devam ediyor" diyorsunuz, doğru mu? Değil Sayın Bakan, değil!
BİZ “İŞSİZ” DEĞİLSEK “NEYİZ” DİYE SORAN MİLYONLARCA YURTTAŞA VERECEK BİR CEVABINIZ VAR MI?
Siz dar alanda kısa paslaşmalarla işsizliği düşürmüş gibi yapadurun, geniş tanımlı işsiz sayısı 2,7 milyon kişi artarak 10,3 milyona yükseldi. Biz “işsiz” değilsek “neyiz” diye soran milyonlarca yurttaşa verecek bir cevabınız var mı? Yok. Siz işsizliği ve ekonomik buhranı dar tanımlı oranlarla örtbas etmeye çalışarak gerçeği sakladığınızı düşünüyorsunuz. Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Unutmayın. Geniş tanımlı işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, mutfaklarda tencerenin kaynamakta zorlandığı bu günlerde işçi sağlı ve iş güvenliği de her geçen gün soyut bir kavram olarak, soluyor.
SOMA’DAN SONRA 44 SOMA KATLİAMI DAHA YAŞANDI!
Bakın her fırsatta sosyoekonomik kalkınmanın "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla inşa edileceği iddiasını dillendiriyorsunuz. Bu iddianızı İliç’te liç altında can verenlerin ailelerine, maden ocaklarında göçük altında kalan emekçilerin evlatlarına, MESEM uğruna inşaatlarda hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın çalışırken ölen çocukların anne babasına söyleyecek cesaretiniz var mı? Görünen o ki; "güçlü Türkiye’yi emekçilerin canını hiçe sayarak inşa edeceksiniz.
Bakın, Türkiye’nin en büyük iş cinayeti Soma’nın üzerinden 10 yıl geçti. Bu sürede SGK verilerine göre Türkiye’de 13 bin 74 kişi iş cinayetlerinde öldürüldü.
Yani Soma’dan sonra 44 Soma katliamı daha yaşandı! Tek bir üst düzey kamu görevlisi ceza almadı. Aksine ödüllendirildiler. El insaf, biraz vicdan!
2013’ten bugüne iş kazaları yüzde 256, bu kazalarda ölen kişi sayısı da yüzde 45 arttı!
Rakamlar açık: İş kazaları artmış, işçi ölümleri artmış! Öncelikle soruyoruz: Bu korkunç artışın sorumlusu kimdir? Rakamlar net bir biçimde işaret ediyor ki, Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları çökmüştür. Bu tablo karşısında vicdanı olan herkes sorumluluk alır, işi değil; işçi sağlığı ve iş güvenliğini öncelerdi. Sizin yapmanız gereken, yetersiz kaldığınızı, gerekli tedbirleri almadığınızı kabul ederek derhal paydaşlarla birlikte somut adımlar atmaktır.
DÜZENİN KOKUŞMUŞLUĞUNU TÜM KÖTÜLÜĞÜYLE BİZLERE GÖSTEREN “YENİDOĞAN ÇETESİ”Nİ GÖRDÜK!
Komisyonumuzun değerli üyeleri,
Bugüne kadar uyuşturucu çetesi gördük. Haraç çetesi gördük. Otopark çetesi gördük. Kapkaç çetesi gördük. Dilenci çetesi gördük. İhale çetesi gördük. Ancak düzenin kokuşmuşluğunu tüm kötülüğüyle bizlere gösteren “yenidoğan çetesi”ni ilk kez gördük.
SGK’yı dolandırarak devletten haksız kazanç elde etmeyi geçim kapısı yapanlar, bebekleri, yaşlıları, yoğun bakım hastalarını ciro olarak görmüşler.
Bakın Sayıştay raporları, özel sağlık kuruluşlarının SGK’yı nasıl dolandırdıklarını kalem kalem yazmış.
2012 tarihli Sayıştay raporu diyor ki, “Özel hastaneler yatak sayısından fazla yoğun bakım bildirimi yapıyor, bunu önleyin”. Sayın Bakan etkin denetimden bahsediyorsunuz. Denetimleriniz bu kadar etkinse bu çete günlük 8 bin lira için bu yenidoğanları nasıl kurban haline getirdi? SGK’da bu çetenin uzantısı var mı? İç soruşturma yaptınız mı? Konuyu kapattınız ancak unutulmasına izin vermeyeceğiz.
Tabii Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olunca gündeme getirecek sorun çok, zaman yok.
YÜZ BİNE YAKIN TAŞERON EMEKÇİSİ KADRO HAKKINDAN YARARLANAMADIĞI İÇİN MAĞDUR OLDU
Kısa kısa gündeme getirmek isterim: Taşeron işçilerin kadro meselesi kabuk bağlamayan bir yara olarak gündemde duruyor. 2018 Seçimleri öncesinde sömürü çarkının en alt basamaklarında taşeron olarak çalıştırılan on binlerce emekçiye müjde olarak sunduğunuz kadro girişimi, uygulamada yeni eşitsizliklere yol açtı. Yüz bine yakın taşeron emekçisi kadro hakkından yararlanamadığı için mağdur oldu. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Yüzde 70 ihale şartından dolayı kapsam dışı kalan taşeronlar ve yerel yönetimler bünyesinde kurulan belediye şirketlerinde çalışan belediye şirket işçilerinin alamadıkları kadrolar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Devam ediyorum; kademeli emeklilik ile mağdur ettiğiniz “emeklilikte adalet arayanlara” dair bir çalışmanız var mı?
Yaptığınız özensiz yasalar sonucunda; 1 ay, 1 hafta, 1 gün ile yıllar sonra emekli olmak zorunda kalan EYT’lilere dair bir çalışmanız var mı?
Sorunları toplumsal infiale ve adaletsizliğe konu olan Staj ve çıraklık mağdurlarına dair bir çalışmanız var mı?
Mülakat mağdurlarının, 35 yaş mağdurlarının sorunlarının çözümüne dair bakanlığınızın bir tasarrufu mu var mı?
Görünmeyen emeğin sahibi ev emekçisi kadınlar, ev işlerine giden gündelik çalışanlar, yevmiyeli çalışanlar, mevsimlik işçiler, atanmayan öğretmenler…
GEÇİNEMEDİĞİ İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDEN VE İSTİHDAMDA YER ALAN 60 YAŞ ÜSTÜ YURTTAŞIMIZIN SAYISI 2 MİLYON 212 BİN
Sn. Bakan, bu bir çırpıda saydıklarımız öncelikle insan ve bu ülkenin milyonlarını oluşturuyorlar. Yarattığınız bu mağduriyetlere ve toplumsal uçuruma dair çözüm önerileriniz nelerdir?
2023 seçimlerinden önce meydan meydan gezerek, memur emeklilerine seyyanen zam müjdesi vermiştiniz. Seçim bitti, müjde gitti. Bu zam yapılacak mı yapılmayacak mı? Açıklayın ki herkes öğrensin.
TÜİK verilerine göre istihdam edilen kişi sayısı yaklaşık 32 milyon kişi. İstihdamda yer alan her 3 kişiden 1’i sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değil. Yani güvencesiz çalışıyorlar.
Bugün Türkiye’de geçinemediği için çalışmaya devam eden ve istihdamda yer alan 60 yaş üstü yurttaşımızın sayısı 2 milyon 212 bin. Bu kişilerin 1 milyon 539 bini kayıt dışı çalışıyor. Bir başka ifadeyle istihdamda yer alan 60 yaş üstü her 10 kişiden 7’si güvencesiz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
ÇOCUKLAR İŞ KAZALARINDA YARALANIYOR VE HATTA ÖLÜYORLAR
Dünya’da çocuk emeğini yasallaştıran tek bakanlık Türkiye’dedir ve adı da Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Bakın Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) aracılığıyla çocuk emeğini yaygınlaştırıyor. Türkiye’de 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması kesinlikle yasakken, çocuklar iş kazalarında yaralanıyor ve hatta ölüyorlar. Bakanlık olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de yeni nesil iş gücü programlarının uygulanacağını açıkladınız. Bunu da bir reform olarak sundunuz. Deyim yerindeyse şapkadan tavşan çıkardınız ve insanları cep harçlığına çalıştıracak bir düzen sundunuz.
İŞSİZLİĞİ ‘CEP HARÇLIĞI’ YÖNTEMİYLE Mİ YENECEKSİNİZ?
Okullarda İşgücü Uyum Programı kapsamında görevlendirilecek temizlik personeli bu anlayışın bir örneğidir. Sayın Bakan ‘müjde’ olarak duyurduğunuz bu projenin çalışma hayatında güvencesizliği meşrulaştırdığını düşünüyor musunuz? İşsizliği ‘cep harçlığı’ yöntemiyle mi yeneceksiniz?
Son günlerde geçici koruma altındaki Suriyelilerin Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınacağı konuşuluyor. Böyle bir çalışmanız var mı? Varsa geçici koruma altında olanların GSS priminin yüzde kaçını devlet ödeyecektir?
Son olarak geçenlerde resmi gazetede bir genelge yayınlandı ve ülkemizde olan yabancı uyrukluların çalışma izni muafiyeti, 6 aydan 3 yıla çıkarıldı. Bunun ülkemizde nasıl bir çalışma adaletsizliğine yol açacağını düşündünüz mü?
Pek çok işletme ve fabrika, kendi işçimize yönelmek yerine yabancı uyruklu çalışanlara yönelecektir çünkü ucuz işgücü olarak görülüyorlar. Bu da işsizliği artıracağı gibi zaten özel sektörde düşük olan maaşları oluşturulacak rekabetçi ortamda daha da aşağı çekecektir."