FOTO GALERİ

Eskişehir'de tedirgin eden açıklama; "Ben de sahada herhangi bir çalışma görmedim"

Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi binası için güçlendirme yapılacak açıklaması yapılmıştı. Fesih Bingöl, "1 yıl geçti ama ben de sahada herhangi bir çalışma görmedim" dedi.

Abone Ol

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl şu ifadeleri kullandı; Adalar’da tahliye edilen ve yıkımı devam eden binada kısmi çökme meydana gelmiş ve 4 kişi yaralanmıştı. Teknik eksiklikler burada önemli bir rol oynamış olabilir. Ben 43 yıllık inşaat mühendisiyim ve binaların yıkım süreçlerinde dikkat edilmesi gereken kritik noktalar olduğunu biliyorum. Bu süreçler mutlaka belirli bir disiplin ve yöntem çerçevesinde yürütülmelidir. Örneğin, yıkım sırasında çatıdan aşağıya doğru hareket eden yöntemler kullanılıyor. Ancak bu yöntemde güvenlik tedbirlerinin sıkı şekilde alınması gerekiyor. Bazı durumlarda dışarıdan asansör sistemleri kurularak, bina kat kat aşağıya doğru güvenli bir şekilde yıkılabilir. Ayrıca, tozun çevreye yayılmasını engellemek için su pompalanarak yıkım yapılır. Ancak burada maliyet faktörleri devreye giriyor ve bazı firmalar, maliyetten kaçınmak için bu tür güvenlik tedbirlerini yeterince uygulamayabiliyor. Adalar’daki olayda da bu tedbirlerin yeterince alınmadığını düşünüyorum. Oradaki yetkililer, bahsettiğim yöntemlerin uygulanamayacağını ifade etmişler, ancak insan hayatı her şeyden daha önemlidir. Şu an komada olan genç bir vatandaşımız var; kendisi bir tanıdığımın torunu. Ailesiyle görüştüm; hayati tehlikeyi atlattığını ve iyileşme belirtileri gösterdiğini söylediler, ancak süreç hala riskli. Bu durum, yıkımları gerçekleştiren firmaların teknik şartnamelere uygun çalışmadığını ve denetim eksikliklerinin olduğunu açıkça gösteriyor.

Eskişehir’de, özellikle eski yapıların durumu uzun süredir tartışılıyor. Depreme dayanıklı olmayan binalar hem can hem de mal güvenliği açısından büyük bir risk oluşturuyor. Bu konuda acil bir eylem planına ihtiyaç var. Yerel yönetimlerin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile koordineli bir şekilde hareket ederek riskli binaların tespitini tamamlaması ve uygun şekilde tahliye ve yıkım işlemlerini gerçekleştirmesi gerekiyor. Eskişehir’deki riskli binalar, Türkiye’nin yapı güvenliği ve denetim konusundaki eksikliklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir. İnsan hayatını korumak için bu konularda çok daha titiz ve kararlı adımlar atılmalıdır. Riskli binalarda bir önceliklendirme yapılması şart. Yurt dışında olduğu gibi, birinci öncelikli, ikinci ve üçüncü sıradaki binaları belirlemek gerekiyor. Bazı kritik noktalarda yapılacak basit bir güçlendirme ile bu binalar en azından depreme hazır hale getirilebilir. Ancak bu köklü bir çözüm değildir. Asıl yapılması gereken bu binaların yıkılıp yeniden inşa edilmesidir. Bu durum elbette bir maliyet gerektiriyor ve bu maliyetin altından kalkmak kolay değil. Ancak Eskişehir’de, ada bazlı, emsal ve kat artışı olmadan, vatandaşın cebinden tek bir kuruş çıkmadan bir dönüşüm modeli uygulanabilir. Ne yerel belediyeler ne de hükümet bu konuda harekete geçiyor. İnsan hayatı önemli diyoruz, ama gerekli adımlar atılmıyor. 17 milyon insanın yaşadığı İstanbul’da yaklaşık 3 milyon konut bu riskle karşı karşıya ve büyük bir depremde ciddi zarar görebilecek. Bu yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin bir beka sorunudur. Eskişehir için de aynı şeyi söylüyorum. Bu risk altında yaklaşık 15 bin kişinin yaşadığı 5 bin ila 6 bin konut bulunuyor. Yerel yönetimlerin bu konuda bir adım atmamasının farklı gerekçeleri olabilir. Ekonomik nedenler ya da bütçe yetersizlikleri öne sürülüyor. Ancak ben iddia ediyorum ki, imar yasasında bir değişiklik yapılarak, ada bazlı emsal ve kat artışı gibi düzenlemelerle bu sorun çözülebilir. Bu konuda somut adımlar atılmazsa, hem Eskişehir hem de ülke genelinde büyük bir riskle karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz.

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde beş farklı noktada güçlendirme yapılacağına dair bir basın toplantısı düzenlenmişti. Binanın altından fay hattının geçtiğine dair iddialar var. Ancak görüştüğüm bir jeoloji mühendisi, fay hattının binanın yaklaşık 50-60 metre derinlikten geçtiğini ve binaya zarar vermeyeceğini söyledi. Bu, teknik bir detay ve netleştirilmesi gerekiyor. Ancak her halükarda, bu binanın ekonomik ömrünü doldurduğunu ve yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Güçlendirme konusunda ise şu noktaya dikkat çekmek isterim. Eğer güçlendirme maliyeti, binanın yeniden yapım maliyetinin %40’ını geçiyorsa, bu durumda binayı güçlendirmek yerine yıkmak daha mantıklı bir çözüm olacaktır. Ancak güçlendirme maliyeti daha düşükse (%10-15 gibi), bina uygun şekilde güçlendirilebilir. Bu süreçte kritik noktalar –örneğin temel, zemin katlar ve taşıyıcı kolonlar– mutlaka dikkate alınmalıdır. Eğer bu noktalar zayıfsa, bina güçlendirilse bile yıkılma riski taşıyabilir. Ben de sahada herhangi bir çalışma görmedim. Ancak daha önce bahsettiğim gibi, biz bu projeye dair bir teklif sunduk ve performans analiziyle ilgili maliyetleri bildirdik. Bu çalışmayı bir profesör takip ediyordu. Ancak ne yazık ki daha sonra bize bir geri dönüş yapılmadı. Bu da sürecin ilerlememesine neden oldu.”