Ülke yaşanan yüksek enflasyonun sorumlusunun çiftçiler ve üreticiler olmadığının altını çizen Güder, “Geldiğimiz noktada yolun sonu görünüyor diye bir şarkı var ya yolun sonunun görünmesine ramak kaldı. Çiftçiler Türkiye'nin pek çok yerinde hepimiz biliyoruz ki Karacabey'de 30 ton domatesi ki Karacabey salça fabrikaları bakımından üretimde isim yapmış bir ilçedir Türkiye'de. Domateslerini 30 ton en son döktü. Adana'da karpuz döküldü. Konya'da, Maraş'ta, Antep'te. Türkiye'nin pek çok yerinde eylem diyor insanlar ama bana göre bu eylem değil. Sesini çıkartıyor, onların artık sesli haykırışları. Sessiz haykırışları vardı duyan olmadı şimdi bunu dile getiriyorlar” dedi.
Gelinen noktada maliyetlerin çok arttığına dikkat çeken Güder, “Notre Dame'ın Kamburu gibi oldu. Ne yaptılar, mazot çok yükseldi. 45-46 Liralarda. ÖTV ve KDV veriyorlar. Elektrik masrafları keza öyle, gübre öyle, işçilik maliyetleri öyle. Geldiğimiz noktada da tarım bunlarla oluyor. Önce bir toprak, toprak olmadan tarım olmaz, su olmadan kuru tarım var ama su olmadan da tarım olmaz. Bunların olması için de ne gerekiyor, en önemli aktör çiftçi ve çiftçilik faaliyetleri. Gerek hayvansal üretim gerekse bitkisel üretim. Bu anlamda çiftçiyi en azından ÖTV, KDV'den söylediğim başlıklarda muaf yapabilirsek, çiftçiye bir nebze de olsa can suyu olmuş olur” diye konuştu. Çiftçilerin sulama konusunda da bazı endişelerinin bulunduğunu bazı bölgelerde sulama konusunda üreticilere birlikler tarafından sınırlama getirilen uyarı yazılarının gönderildiğini de hatırlatarak, “En son Adana/Çukurova'dan Seyhan Sol Sulama Birliği 104 tane mahalleye resmi yazı gönderdi. Bu yazıda diyor ki, biz sadece meyve ağaçları olanlara ve narenciye bahçeleri olanlara yapacağız, kanaldaki suyu vereceğiz. Onun dışında patates, soğan, sarımsak olanlara tek yıllıklara veremeyeceğiz. Düşünün yani Çukurova gibi bir yerde su artık iyice azalıyor. Bu bizim Eskişehir'de de var. O yüzden çiftçilerimize aslında Tarım İl Müdürlükleri,Bbakanlıklar üzerinden bir envanter yapılmış yani bir üretim deseni var. Nerede ne ekip dikecekler ve suyu az kullanan mısır gibi şeker pancarı g
Çiftçinin doğrudan bilgilendirilmesinin de önemli olduğunun altını çizen Başkan Güder, “Hangisi para getiriyorsa onu yapıyorlar onlar da doğal olarak. Burada onu gerçekten anlatmak lazım. Şimdi geldiğimiz noktada 2 gün kadar önce bir yönetmelik devreye sokulmak istendi. Bu yönetmeliğin tam adı, işlenmeyen tarım arazilerinin tarımsal amaçlı kiraya verilmesine ilişkin yönetmelik. Aslında böyle bir yönetmelik Faruk Çelik tarafından 2016 yılında tekrardan hayata geçirilmeye çalışılmıştı ve o zaman Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Faruk Çelik şunu söylemişti, manşet olmuştu; 'Ekilmeyen tarla olmayacak, her yer ekilecek.' Buna benzer bir çalışmaydı o da.”
Söz konusu uygulamanın yeniden bir başka isimle devreye sokulmak istendiğinin de altını çizen Başkan Selma Güder, “Bu yönetmelik 21 sayfalık bir yönetmelik. Ben bu yönetmeliği okudum. Yönetmeliğe herkes ulaşabilir ama burada 1-2 tane hassas nokta var. Öncelikle bu üreticinin lehine olacak bir yönetmelik olarak görmüyorum ve burada farklı açılardan bir amaç güdüleceğini düşünüyorum. Özellikle Türkiye'nin dört bir yanında 2 yıl üst üste ekilip, dikilemeyen, boş olan tarım arazilerinin ekilmesi amacıyla bu yönetmelik hayata konulmuş. Özellikle Trakya bölgesinde çok boş arazi var. İstanbul'un Karadeniz'e doğru olan yerlerinde ciddi büyük dönümde araziler var. Balıkesir tarafında var ve benim düşüncem özellikle buralardaki yerlerden bir rant elde edilebilir. O yönetmeliği okuduğunuzda açık uçlu bütün maddeler tamam hepsi çok güzel akış olarak amaç, hedef, kim ilgilenecek, kimlere yapılacak hatta o yönetmeliğin en sonuna çizelgeler de konulmuş. Orada da her şey açık, net gözüküyor. 2 yıl işlenmeyecek, sen işlemiyorsun çeşitli sebeplerden o hazine ve devlet arazisi olmayacak, mülk arazisi olacak. Onu devlet alacak, kiraya verecek siz ev sahibi olun. Belirli belgeleri dolduracaksınız, Tarım İl Müdürlüğü ve İlçe Müdürlükleri sorumlu olacak. Bir teknik komite oluşturulmuş, 5 kişiden oluşan. O teknik komite, o arazinin rayiç bedelini belirleyecek. Rayiç bedeli de neye göre belirlenecek. Yola yakın mı, pazara yakın mı, eğim var mı gibi ve o teknik komitenin belirleyeceği rayiç bedelin en fazla yüzde 15'ine çıkabilir. Burada teknik komite ile ilgili çok güzel detaylar var ancak o komite gerçekten o rayiç bedeli tam belirleyecek mi?” dedi.
Çeşitli sebepler ile ekilemeyen arazilerin sahiplerinin bu uygulama ile mağdur edileceğini de söyleyen başkan Güder, “Ben köydeyim, benim toprağım var. Ekemiyorum çeşitli sebepler. Yan tarafımdaki ekiyor. Küçük aile işletmeleri ve orta ölçekteki aile işletmelerini bitirmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Büyükler zaten büyüyor. Belli işletmeler, belli çiftlikler alacak oraları kendileri işletecek, yapacak, ekecek gidecek. Olan gene o küçük aile işletmesine olacak. Bizim küçük çiftçileri kalkındırmamız gerekiyor onu tarımdan uzaklaştırmamamız gerekiyor. Arsa sahibi arsasını kiraya veriyor. Onunla ilgili sözleşme var, tablolar kısmında. Kiraya veriyor. 1 Eylül-31 Ağustos tarihlerinde. İşleyen işliyor. Buradan şu çıkarımda bulundum ben. Orada ektik, diktik. Her şey iyi, güzel. Oldu bu sistem. 2 yıl ekilip, dikilemeyen boş arazilere bir karış boşluk kalmayacak şekilde yaptık. Sonrasında o yönetmelikte oradaki ürünlerin ne olacağı, nasıl satılacağı, kaça satılacağı yok” diye konuştu.
Çiftçinin artık çok zor durumda olduğunu söyleyen Güder özetle şunları söyledi, “Çünkü bizim gıda güvenliği dediğimiz, soğuk zincir dediğimiz, lojistik dediğimiz pek çok çalışmanın arkasından ürün toplandıktan sonra hasat ediliyor ancak satılamıyor. Çiftçinin geldiği noktada o girdi maliyetlerinden dolayı yaşadıkları ortada. Satamıyor, biz o küçük çiftçiye sattırmayı amaçlarken bu yönetmelik aslında çözüm değil. Çiftçi zor durumda girdi maliyetleri ile alakalı ve çiftçinin işini kolaylaştırmak için bu yönetmeliğin de çözüm olmadığını düşünüyorum aksine daha da o küçük çiftçiyi özellikle bitirmeye yönelik. Burada su yönetimi de önemli. Bir envanter yapılması ilgili bakanlığın tabii ki Tarım Bakanlığı'nın o envantere uygun gıda güvenliğini de dikkate alacak şekilde. Çünkü, tarım ve gıda sorununu çözmek için bu yüksek enflasyonun nedeni üretici değil. Bir kere üreticinin üstüne bu kadar yüklenmek çok yanlış. Günah keçisi oldu ya çiftçiler. Üretici domatesi 1 buçuk ikiye mal ediyor, pazarda, çarşıda o domatesi 25-30'larda görüyoruz. Aradaki zincirin halkaları var ya onlar kazanıyor. Burada asıl kazanması gereken üreten çiftçi. Çiftçiyi biz besleyeceğiz ki çiftçi güçlenecek ki oradaki maliyeti kazanacak ki sonrası olsun. Son 2 yıldır gerçekten boyunları büküldü. Gerçekten çiftçi zor durumda.”