Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu adına basın açıklamasını seslendiren Emcet Saidoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Bir yılı aşkın bir süredir, bir soykırım tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. Siyonist işgal rejimi, önüne ne çıkarsa vuruyor ve yıkıp geçiyor: okul, sığınak, cami, kilise, hastane, ambulans, sağlık ocağı, fırın, yerlerinden edilmiş olanların kaldığı çadır kentler, yardım konvoyu, basın mensupları, BM personeli... Ayrım yapmıyor; vuruyor, bombalıyor ve yakıyor. Gazze ve Batı Şeria’dan sonra savaşı Lübnan’a da yaydı. Artık tüm dünyanın canlı izlediği bu soykırımda yanarak can veren insan görüntülerine de tanık oluyoruz. Bu hafta içinde Siyonist işgal çetesi, Gazze’deki bir hastane kompleksine havadan saldırdı. Saldırı sonucunda, tıbbi bir cihaza bağlı olan 19 yaşındaki Şaban Ahmed diri diri yanarak can verdi. Aynı olayda Şaban’la beraber annesi ve kardeşi de hayatlarını kaybetti. Kuzey Gazze’deki Cebaliye mülteci kampında an itibarıyla Siyonist soykırım makinesi, can almakla ve yıkımla meşgul.
İsrail denilen hukuk ve insanlık tanımaz Siyonist rejim, bu soykırımı sözde 'Özgür Dünya'nın dört büyük gücünün (ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya’nın) tam desteğiyle gerçekleştiriyor. 'Batılı değerler' olarak bu zamana kadar önümüze koydukları demokrasi ve insan hakları da şu an Gazze'de katlediliyor. Lübnan’a da sıçramış olan soykırım, Batı'nın veya sözde Özgür Dünya’nın bu hususlardaki çifte standardının ilk defa sergilenmesi değil. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa böylesi soykırımcı bir girişimin yanında, topyekûn, tereddütsüz ve sorgulamadan yer alıyorlar.
Üç gün önce Filistin direnişinin liderlerinden Yahya Sinvar, Gazze’de işgal ordusuyla girdiği çatışmada hayatını kaybetti. Bu kaybın ardından en anlamlı açıklamalardan biri Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nden geldi. Bu açıklamadan alıntı yapacak olursak: 'Refah'ta kahramanca bir çatışmada, birçok yoldaşıyla birlikte, vatanın, Filistin'in haklı davasının ve halkımızın haysiyet ve özgürlüğünün büyük şehitleri kervanına katılmak üzere şehit olan Filistin'in kahramanı ve şehidi, büyük ulusal lider, savaşçı, direnişçi ve serbest bırakılmış eski tutsak, Hamas lideri ve Aksa Tufanı destanının mimarı Yahya Sinvar "Ebu İbrahim", Filistin'i savunmak için ön saflarda savaşırken şehit olmasıyla ulusun hafızasında ölümsüzleşti.'
7 Ekim’den bu yana Siyonist rejimin vahşi saldırıları, dünyada iki cepheyi belirginleştirdi ve ayrıştırdı: Dünyanın özgür ve vicdanlı insanları; baskıya, ayrımcılığa, tahakküme, sömürüye ve ırkçılığa karşı olan herkes Filistin’le saf tutmuş halde. Yeryüzünün iktisadi ve siyasi egemenleri ise İsrail’in yanında. Unutulmamalıdır ki, Siyonist işgal rejimi, küresel kapitalist merkez güçlerin bölgemizde kurduğu bir kolonidir. İsrail’le hesaplaşmak, küresel emperyalizmle hesaplaşmaktır. İsrail’e meydan okumak, sömürüyle zenginleşen kapitalist merkeze meydan okumaktır. Tam da bu sebeple dünyanın her yerinde insanlık aylardır soykırıma karşı haykırıyor:
Meydanlardaki protestolarımız sonucunda, işbirlikçi iktidar güya İsrail’le ticari ilişkilerin sonlandırılmasına karar vermişti. Fakat biz ilk günden beri görüyoruz ki, İsrail’le ticaret farklı yollarla sürüyor. Devletin resmi verilerine göre, Türkiye’den Filistin’e (!) ihraç edilen çelik bu sene %30.000 artış gösterdi. Bir başka deyişle, güya Filistin’in Türkiye’den çelik ithalatında 300 kat artış vuku bulmuştur! Bu rakamlar açıkça ve halkla dalga geçmektir. Her an Türkiye’den İsrail’e giden yeni bir ticari gemiden haber alıyoruz.
Siyonist entite ile hukuken yasaklanan ticaret, fiilen kesilmemiştir. İşgal rejimiyle olan ticari ilişkiler, sanki ürünler Filistin’e gönderiliyormuş gibi gösterilerek aynen devam etmektedir. Siyasi iktidar, yasakların etrafından dolanarak soykırımcılarla ticari ilişkilerini sürdüren işbirlikçi patronları caydırmak için hiçbir şey yapmamaktadır. Lakin iktidar, aklımızla alay edercesine hukuki yasağı bir iftihar vesilesi olarak kullanmaya devam etmektedir.
Siyonist işgal rejiminin askeri ve sivil amaçla kullandığı ham petrolün önemli bir kısmı, hâlâ Türkiye üzerinden sevk edilmekte. Azerbaycan devlet şirketi SOCAR tarafından satılan petrol, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı aracılığıyla Adana’nın Ceyhan ilçesine taşınmakta, oradan da tankerlere yüklenerek İsrail limanlarına gönderilmektedir. Bugün Filistin’i, Lübnan’ı ve tüm Ortadoğu’yu vuran İsrail uçaklarının yakıtlarının önemli bir kısmı Türkiye topraklarından akıyor!
Soykırım sürerken halkımıza Kürecik Radar Üssü’nün hâlâ açık olduğunu tekrar hatırlatıyoruz. NATO’ya bağlı bu askeri üste tüm bölgeyle ilgili anlık veriler toplanıyor. Her katliamdan sonra Siyonist işgalcilerin 'kendini savunma hakkı'nı vurgulayan ve Siyonist rejime sonsuz silah sağlamayı sürdüren soykırımın ortağı ABD’nin elindeki bu verileri İsrail’le paylaşmadığını varsaymak, halkımızı aptal yerine koymak olur. Bugün Türkiye, İsrail’in güvenliğinin sağlanmasındaki en önemli unsurlardan biridir.
Siyasi iktidar, Siyonist işgal rejiminin Filistin’de soykırım yaptığını ilan ediyor. Ancak bu rejimle ticaretin devam etmesine de göz yumuyor! İktidar, camilerden bile “İsrail’in asıl hedefi Türkiye” propagandasını yaptırıyor, ama Siyonistlere petrol sevkiyatını kesmiyor. İşgalcileri koruyan Kürecik Radar Üssü’nü de kapatmıyor. Bunun aksine, Adana’da Teknofest’te, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde, Kızılay’da ve Taksim’de İsrail’le tüm ilişkiler kesilsin çağrısıyla gösteriler yapan Filistin dostlarını barikatlarla engelliyor. Olay anında ya da sonradan şafak operasyonlarıyla gözaltına alıyor. AKP iktidarı, sesimizi kısmaya ve fikirlerimizi yargılamaya çalışıyor. İktidarın icraatları sözlerini yalanlamaktadır. İşbirlikçi iktidar, Filistin dostlarına engel olmayı bırakmalı ve bir an önce işgal rejimine karşı anladığı dilden konuşmalıdır.
Türkiye’nin her yerinde meydanlardan siyasi iktidara sesleniyoruz: Gün bugündür. Vakit gelmiş, geçmektedir. Filistin’i savunmak, insanlığı savunmaktır. Filistin’i savunanlara yönelik engellemeler terk edilmelidir. Soykırımcı Siyonistlerle her türlü ticari ilişki etkili bir şekilde sonlandırılmalıdır. İşgal rejimine petrol sevkiyatına son verilmelidir.
Hâlâ yürürlükte olan serbest ticaret anlaşması iptal edilmelidir. Soykırım sürecine fiilen iştirak eden çifte vatandaşlar cezalandırılmalıdır. Siyonist rejime yönelik açılan davalar için soruşturma izni verilmelidir. İşgalcileri koruyup kollayan Kürecik Radar Üssü ve İncirlik Üssü kapatılmalıdır.
Tüm Direniş Cephesi’nin, Filistin halkının, Filistin dostlarının ve Dünya anti-Siyonist barış aktivistlerinin de dediği gibi, direniş önderlerinin şehadeti bizlere korkunun, çekinmenin, geri durmanın ve tereddüt etmenin zilletini; direnmenin ve karşı çıkmanın izzetini öğretiyor. Bizler, Türkiye halkları olarak izzeti zillete tercih ediyoruz. Siyasi iktidardan da bunun gereğini yerine getirmesini istiyoruz. Tüm kamuoyuna, aylardır dillendirdiğimiz taleplerimizin takipçisi olmayı sürdüreceğimizi kararlılıkla ilan ediyoruz.”