Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu adına Dr. Aslı Ünügür şu ifadeleri kullandı;
“Bugün 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınları Günü ve biz kadınlar sokakta, evde ve işyerlerinde güvenli, güvenceli, insanca yaşam isteği ile yine eylemdeyiz, sokaklardayız. Bildiğiniz gibi, Türk Tabipleri Birliği Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün diyerek 25 Şubat’ta İstanbul’dan bir yürüyüş başlatmıştı ve yürüyüş 1 Mart’ta Ankara’da sonlanmıştı. Bu yürüyüşte, “Başka Bir Hekimlik Ortamı, Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Türkiye Mümkün” demiştik. Bunun içinde aynı zamanda “Başka Bir Kadın Hekimlik Ortamı, Başka Bir Kadın Sağlığı Hizmeti Mümkün” ilkesi de var elbette.
Ülkemizin dört bir yanında kadınlar, kapitalist ataerkil düzene karşı emeğine sahip çıkmaya çalışırken, bir yandan da bedenlerine yönelen tahakküme karşı direniyorlar. Hep birlikte “Varız, eşitiz, özgürüz” demeye devam ediyoruz! Bu düzen bizleri yaşamın her alanında aşağıya çekmeye çalışıyor. Bu nedenle, bugün daha fazla dayanışma içerisinde, daha çok bir arada olmaya ihtiyacımız olduğunu biliyoruz ve öyle yapıyoruz!
Mevcut iktidar, uzun zamandır, Sağlık Bakanı’ndan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na, kadınların emeği ve bedeni üzerinden kabul edilemez fikirler beyan etmektedir. Kadınların kariyerinin annelik olduğu üzerinden çalışma yaşamında ne kadar yer alacağımız, bakım görevlerimizi yerine getirmemiz için ne kadar esnek olacağımız, kaç çocuk doğuracağımız ve nasıl doğuracağımız üzerine söz söylemeyi kendine hak saymakta, sömürüyü ve eşitsizlikleri derinleştiren söylemleriyle durmaksızın hayatımızı yeniden kurgulamaya çalışmaktadır.
Hızını kesmeyen iktidar, yasal bir hak olan kürtajı kamu hastanelerinde erişilemez hale getirmiştir. Unutmayalım ki; kürtaj, karşılanmamış üreme sağlığı hizmetlerinin yarattığı bir gereksinimdir ve üreme sağlığına erişim kısıtlılığı da yine Sağlıkta Dönüşüm Programı ile mevcut sağlık politikalarının sonucudur. Kamu hastanelerinde hak olmasına rağmen kürtaj hizmetine erişemeyen kadınlar, ya özel hastanelerde para ile bu hizmete erişmekte ya da merdiven altı kuruluşlar yahut kendi olanaklarıyla sağlıklarının riske atıldığı koşullara başvurmaktadır.
Bugün bütün bunlar yetmezmiş gibi 2024’ün sonu itibariyle açıklanan “Normal Doğum Eylem Planı”, “Aile Enstitüleri” ve “Nüfus Politikaları Kurulu” uygulamaları ile kadın, artışı hedeflenen nüfus politikalarının tam ortasına ve ailenin içerisine konumlandırılmıştır. Kadınların daha fazla doğum yapabilmesi hedefe konulmuş, bunun yanı sıra kadınların ne tür bir yöntemle doğuracağına dahi müdahale alanları açılmıştır. Üzerine 2025 “Aile Yılı” ilan edilmiştir.
Ne yazık ki bu eylem planlarının hiçbirinde kadının birey olarak kendi kararlarını alabilme hakkından bahsedilmemektedir. Kadın sağlığına ilişkin aşılama, üreme sağlığı hizmetlerine birinci basamaktan itibaren ücretsiz erişim gibi temel koruyucu sağlık hizmetlerindeki eksikliklere dair en ufak bir planlama yer almamaktadır. Aile kavramı içine indirgenen kadınların toplumsal, sosyolojik, tıbbi ihtiyaçları hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır.
Bir yandan mevcut sağlık politikaları sonucunda bebekler ölürken, nüfus artışı ülkemizin kalkınmasına mı, yoksa krizleri derinleşen kapitalist düzende yurttaşların daha fazla sömürülmesine mi hizmet edecektir; bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Tüm bunların yanı sıra “Aile Yılı” başlığı altında halihazırda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamayan yasalara müdahale hazırlıklarına da girişilmiştir. Gündemde olan yasa tasarısında LGBTİ+ bireylerin bırakın sağlık ve diğer yurttaşlık haklarına ilişkin alan açmayı, mevcut haklarının elinden alınması, hatta “LGBTİ+” denilmesinin dahi yasaklanması öngörülmektedir.
Oysa devletin görevi yurttaşların haklarına erişimde etkin rol almak ve engelleri ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle tüm bu gidişatı kabul etmiyoruz, kabul etmeyeceğiz!
14 Mart’a giderken, bir kez daha haykırıyoruz: Herkes için başka bir sağlık sistemi mümkündür! Başka bir kadın sağlığı hizmeti mümkündür! Bunun için; En başta baskıcı ataerkil dilden vazgeçilmesi, Kadın emeğindeki eşitsizliklerin ve sömürünün engellenmesi, çalışma alanlarına ve yönetim kadrolarına kadın kotası getirilmesi, cinsiyetsizleştirilmiş bir çalışma hayatının eşitlikçi şekilde desteklenmesi, Sağlık alanı dahil tüm çalışma alanlarında şiddetin ve mobbingin önlenmesi, çalışma alanlarında kadınların ihtiyaçlarının gözetilmesi, Kadına yönelik şiddete karşı yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkinleştirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi, 6284 sayılı yasanın etkin biçimde uygulanması, Kadınlar ve LGBTİ+’ların özgün sağlık ihtiyaçlarının tanınması ve erişimdeki engellerin kaldırılması, Ücretsiz üreme ve cinsel sağlık hizmetlerine, kürtaja erişime dair engellerin kaldırılması, HPV aşısının ve kadın sağlığını ilgilendiren tüm koruyucu sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve ulaşılabilir hale getirilmesi, Sağlığa daha fazla bütçe ayrılması gerekmektedir. Biz kadınlar, hayatımız, emeğimiz, özgürlüğümüz için eşitlik istiyoruz! Bir kez daha haykırıyoruz! Emeğimiz de bedenimiz de bizim!”