Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından şu yazılı açıklamam yayınlandı;
"Son aylarda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar başta olmak üzere hükümet yetkilileri, konutlarda elektrik ve doğalgaz faturaları için sübvansiyon uyguladıklarını iddia ederek, yüksek tüketimli haneler için sübvansiyonları sonlandırılacaklarını ifade etmektedirler. Faturaların ancak sübvansiyonlarla belli bir seviyede tutulabildiğinin iddia edilmesi, piyasa yapısındaki çarpıklığın bir kara deliğe dönüştüğünü de ortaya koymaktadır.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`nda Bütçe Görüşmeleri kapsamında yaptığı konuşmada, 2024 yılı bütçesinden KİT`lere aktarılacak 748,7 milyar TL`lik kaynağın 500,4 milyar TL`lik bölümünün enerji sübvansiyonları amaçlı kullanılacağını ifade etmişti. Benzer şekilde 2023 yılında enerji sübvansiyonları için 272,2 milyar TL kullanıldığı açıklanmıştı. Bu kaynak, hane halkına ucuz enerji sunmak için değil, daha fazla tahsilat yapma olanağı kalmayan enerji şirketlerinin gelir ihtiyacını karşılamak için kullanılmaktadır. Özel sektörün güdümüne bırakılan elektrik üretimi ve dağıtımında maliyetlerin bir türlü dengelenmemesi nedeniyle kamu zararı da her geçen gün büyümektedir.
Elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirme programına alındığı 2004 yılından bu yana ısrarla yaşatılmaya çalışılan bu çarpık yapılanma, beklenildiği gibi rekabet halinde bir sektör yaratmamış; tam tersine serbest tüketici kapsamında ikili anlaşma sayısının neredeyse sıfırlandığı bir tekelleşmeye sebep olmuştur. Ucuz enerji söylemleriyle başlayan bu süreçte, elektriğin üretildiği birincil enerji kaynaklarında maliyetlerin düştüğü durumlarda bile zam yapılmak zorunda kalınmıştır. Kurulu güçte ve üretimde fazlalık olmasına rağmen maliyetler şişirilmekte ve satış fiyatları düşürülememektedir.
Son Kaynak Limiti Enflasyonu Tetikledi
Geçtiğimiz yıllarda oy kaygısıyla konut faturalara doğrudan zam olarak yansıyacak tarife değişiklikleri yerine dolaylı artışlar içeren düzenlemeler tercih edildi. Son Kaynak Tedarik Tarifesi Tebliği kapsamında serbest piyasa maliyetlerinin doğrudan yansıtıldığı büyük tüketici limiti düzenli olarak aşağıya çekilerek, daha fazla sanayi ve ticarethanenin kapsam içine alınması sağlandı. Tebliğ kapsamına giren tüketiciler ikili anlaşmaları yoksa serbest piyasa maliyetlerine doğrudan yansıtıldığı bir düzenlemeye tabi olmaktalar. Uzun bir süredir spot piyasada fahiş fiyatlar oluştuğu için tedarikçiler ikili anlaşma yapmayı tercih etmemektedir. Böylece kapsama giren aboneler, enerji maliyetlerini tahmin bile edemedikleri bir tarifeye mahkûm kaldılar. Spot enerji borsasında oluşan spekülatif maliyetlere de katlanmak zorunda kaldılar. Bu kuruluşlar, artan enerji maliyetlerini doğal olarak fiyatlarına yansıtarak, zam olarak yurttaşlara aktardılar. Sonuç itibariyle aynı zamanda seçmen de olan yurttaşlar elektrik faturalarına doğrudan yansımayan zamları, market, manav gibi diğer faturalar üzerinden farkında olmadan ödediler.
Limit Düşüşü Yıkım Yaratır
Son Kaynak Tedarik Tarifesinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ‘deki tüketim miktarı, 2024 yılı için mesken ve tarımsal faaliyetler tüketici grubuna yönelik yıllık 100 milyon kilovatsaat (kWh) ve diğer tüketici gruplarına yönelik yıllık 1 milyon kWh olarak uygulanıyor. Son günlerde EPDK`nın 2025`ten geçerli olmak üzere konut aboneleri için limiti yıllık 5 bin kilovatsaate (kWh) kadar indireceği iddia edilmektedir. Bu düzeyde bir limit düşüşü tarife yapısını radikal bir biçimde dönüştürecektir. Aylık ortalama 417 kWh tüketimi olan, başka bir değişle Ekim 2024 itibariyle aylık ortama 1050 TL düzeyinde fatura ödeyen tüm konut aboneleri bu tebliğ kapsamına girecektir. Böylece EPDK`nın ilan ettiği ulusal tarife kapsamında enerji alabilen abone sayısı da oldukça sınırlı kalacaktır.
Elektrik Mühendisleri Odası`nın (EMO) hesaplamalarında yıllardır 4 kişilik bir ailenin asgari yaşam standartları için aylık 230 kWh enerji tüketeceği varsayılmaktadır. Bu değer, hesaplama kolaylığı nedeniyle EPDK tarafından da aylık 240 kWh denk gelecek şekilde günlük 8 kWh olarak kabul görmüş ve düşük kademe için bu tüketim değeri kullanılmaya başlanmıştır. Bahsi geçen 417 kWh ise yeni bir kademe haline gelecektir. Aylık ortalama tüketimi 417 kWh`in üstünde kalan milyonlarca haneye yüksek tüketimli sanayi kuruluşları gibi fatura kesilecektir. Eğer uygulama bu haliyle yaşama geçerse, tüketimi aynı kalsa da bu hanelere kesilecek fatura spot piyasaya göre her ay değişen yüksek değerlere ulaşacaktır.
EMO`dan Dava Hazırlığı
Özellikle sıradan tüketicilerin yaşadığı konutlara verilecek hizmetin bedeli belirsiz hale getirilemez. Günümüzde enerjiye erişim temel insan haklarından biri olarak kabul edilmekte, ucuz, kaliteli ve sürekli olarak sağlanması gereken bir kamu hizmeti olduğu tüm dünyada kabul edilmektedir. Alelade bir piyasa metaı olmaması nedeniyle bu hizmetler kamu eliyle yürütülmesi gerekirken, mevcut durumdaki gibi özel sektör eliyle yürütülse dahi, etkin bir kamu denetimine tabi olarak sürdürülmek zorundadır. Lokanta menüsünün bile kapıda ilan edilmesinin zorunlu olduğu bir dönemde tüketicinin birim enerji maliyetini önceden bilmemesi kabul edilemez. Artan maliyetler karşısında önlem alma ve bu maliyetleri başkasına aktarma şansı da olmayan yurttaşlara piyasa şartlarının doğrudan yansıtılması kabul edilemez. Konut tarifesinde günlük 8 kWh`dan daha fazla tüketimi olan aboneler zaten diğer abonelere göre yüksek bedel ödemektedir. Bu anlamda tüketimi yüksek haneler zaten yüksek fatura ödemektedir. Yasal dayanağı da olmayan böylesi bir düzenleme yapılması durumunda Elektrik Mühendisleri Odası olarak konuyu yargıya taşıyacağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Değişiklikten etkilenecek tüm yurttaşları da tüketici haklarını korumaya çağırıyoruz.
Tedarikçisini seçme hakkının bile kâğıt üzerinde kaldığı bu sözde serbest piyasanın yurttaşlara olan maliyeti artık sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Enerji maliyetlerinin enflasyon üzerindeki etkisini sınırlandırmak için kamunun bir an önce alım ve fiyat garantileri içeren enerji ihaleleri yerine doğrudan yatırım yapması gerekir. Ekonomik krizi en az hasarla atlatmak için kalkınma perspektifiyle hazırlanan toplumcu bir enerji programının uygulanması artık zorunluluktur. Bu çerçevede elektrik alanında üretimden, dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır. Geçiş sürecinde ise kamu kaynaklarının sonu belirsiz bir biçimde özel sektöre transfer edilmesi yerine, kamulaştırma işlemlerini yürütecek Kamulaştırma İdaresi Başkanlığı kurulmalıdır."