Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Cihan Taşar şu ifadeleri kullandı;
“Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yaptığı açıklamalar gerçekten çok üzücü ve düşündürücü. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecindeki olayları ve laiklik ilkesini hedef alarak tarihsel gerçekleri çarpıtma çabası içinde olduklarını görüyoruz. Bakanın bahsettiği 1940’lı yıllar, İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı dönemdir. Bu süreçte genç bir cumhuriyet olan Türkiye, savaşa girmemek için büyük çaba göstermiştir. İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, diplomasiyi ustalıkla kullanarak ülkeyi savaşın dışında tutmayı başarmıştır. Ancak savaş ihtimaline karşı, askeri hazırlıklar ve lojistik düzenlemeler yapılması zorunlu hale gelmiştir.
O dönem, bazı camilerin askeri lojistik merkezi olarak kullanılması bu hazırlıkların bir parçasıdır. Ancak, bu durum sürekli “camiler ahıra çevrildi” gibi propagandalarla çarpıtılmaktadır. Bu asılsız iddialara karşı tarihçiler gerekli yanıtları defalarca verdi. Ancak maalesef, gerçek tarih yerine, kendi ideolojik söylemlerini destekleyen sözde tarihçilerle halkı yanıltmaya çalışıyorlar. Bu saldırıların amacı laik Cumhuriyet’i hedef almaktır.
Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biridir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in en büyük özelliklerinden biri laik bir devlet yapısına sahip olmasıdır. Bu durum, İslam dünyasında eşsiz bir örnek teşkil eder. Laiklik, insanların inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına almıştır. Bugün camilerde ezan okunabiliyorsa, bu Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesi sayesindedir.
Batı Trakya’daki soydaşlarımızın ya da Bulgaristan’dan göç eden vatandaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünden nasıl mahrum bırakıldıklarını hatırlayınca, Atatürk ve ulusal kurtuluş mücadelesine olan minnetimizi bir kez daha dile getirmemiz gerekiyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve kahramanlarımız sayesinde bu haklara sahibiz.
Bir Milli Eğitim Bakanı’nın, tarihi gerçeklere bu kadar uzak bir açıklama yapması büyük bir gaf ve utançtır. Kendisinin Cumhuriyet tarihini daha iyi öğrenmesini öneriyoruz. Bu konuda çok değerli yazarlar ve kaynaklar mevcut, eğer isterse kendisine tavsiyelerde bulunabiliriz.
Bugün, eğitim sistemimizde yaşananlar da bu zihniyetin bir sonucudur. Atatürk müfredattan çıkarıldı, bilimsel düşünce yerine dogmatik yaklaşımlar öne çıkarıldı. Maarif modeli gibi uygulamalarla, sorgulayıcı bireyler yerine, körü körüne bağlanan nesiller yetiştirilmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, tarikat ve cemaatlerle işbirliği yaparak eğitim kaynaklarını onlara aktarmakta. Bunun sonucunda Türkiye, matematik, fen bilimleri ve okuma yazma gibi temel alanlarda dünya sıralamasında gerilere düştü.
Milli Eğitim Bakanlığı, geleceği şekillendiren en önemli kurumdur. Ancak son 20 yılda bu bakanlığın 8 kez değiştiğini görüyoruz. Bu kadar sık değişim, politik müdahalelerin ve ideolojik dayatmaların sonucudur. Oysa eğitim politikalarının süreklilik içinde ve ortak akılla belirlenmesi gerekir. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir; onları siyasi hesaplara kurban etmemek, onların gelişimini desteklemek zorundayız.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın başında, eğitim politikalarını bilen, vizyoner ve Cumhuriyet değerlerine bağlı bir kişi olmalıdır. Bu makam, günübirlik politik hesapların üzerinde tutulmalıdır. Bugünkü durum, velilerimizi ve öğrencilerimizi büyük bir şaşkınlığa sürüklemiştir. Bu yanlış politikaların bir an önce sona ermesini diliyoruz.”