Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cafer Güneş şu ifadeleri kullandı;
“29 Ekim Cumhuriyet’in ilanının 101. yılını hep birlikte kutluyoruz. Başta Atatürk olmak üzere emeği geçen tüm mücadele kahramanlarını ve sürece katkı sunan herkesi rahmetle anıyoruz. Aynı zamanda, 29 Ekim, muhterem Erbakan hocamızın da doğum yıl dönümü. 1926 yılının 29 Ekim’inde doğmuştur. Kendisine rahmet diliyoruz. Eskişehir başta olmak üzere tüm Türkiye olarak kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz inşallah.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel il başkanımız bir konuşma yaptı. Konuşmasında dedi ki, “Uzun bir konuşma yapmayacağım, nereden başlayayım? Gündem o kadar yoğun ve dolu ki nereden başlayıp nerede bitireceğimizi bilemiyoruz.” İlk akla gelen, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalar. İsrail, terör estiren bir ülke olarak Müslüman ülkelerin karşısında duruyor ve bu tavırları sürdürüyor. Elbette ki Türkiye’nin de bu süreçten bağımsız kalması mümkün değil. Türkiye’nin bu konudaki tutumu oldukça önemli.
Filistin, bildiğiniz üzere Hz. Ömer tarafından 638 yılında fethedildi ve yaklaşık 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı (1517-1917). Bu dönemde farklı hakimiyetler yaşandı. Filistin, 1099-1187 yılları arasında Haçlıların elindeydi ve 1917’de İngilizler tarafından Osmanlı’dan alındı. 1948’den itibaren ise Yahudiler Filistin’de hakimiyet kurdu. O günden bu yana yaklaşık 75 yıldır çatışma, zulüm ve gözyaşı devam ediyor. Dünya ise bu duruma seyirci kalıyor. Müslüman dünyası da aynı şekilde seyirci kalıyor; çünkü çoğu, makamlarını korumak için Yahudilerle ve dolayısıyla Batı ile iyi geçinmek zorunda hissediyor.
Türkiye ise 1947’nin sonlarında İsrail Devleti’nin Birleşmiş Milletler’de kurulmasına destek verdi ve Amerika’dan sonra İsrail’i tanıyan ikinci ülke oldu. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümet, İsrail devlet başkanını meclise davet edememişken, milli görüş terbiyesiyle yetişmiş bir iktidarın başkanı bu adımı attı. Bununla da yetinmeyip, İsrail Başbakanı’nı Türkiye’ye davet etti ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde ağırlandı. Bu ziyaretler sırasında, Türk askerlerinin İsrail bayrağı taşıması da büyük bir çelişki olarak ortaya çıktı.
2025 yılı bütçesi hazırlandı ve İsrail ile ticaret konuları yine gündemde. Filistin’e yapılan ihracat ise ilginç bir şekilde %30 arttı. Filistin’e yapılan ihracat kalemleri arasında cam, elektronik aletler, ısıtıcı aletler, madencilik ürünleri, klima gibi ürünler var. Öte yandan Türkiye gündemi ise faizler, döviz kurları, hükümetin yaptıkları ve yapamadıklarıyla ilgili pek çok not içeriyor.
Benzer şekilde, araç alımlarında ve vergilerdeki yükler de vatandaşın omuzuna binen birer külfet olarak karşımıza çıkıyor. 2025 yılı bütçesi kapsamında da vergi artışları gündemde. Erbakan Hoca’nın bir yıl başbakanlık yaptığı dönemde uyguladığı denk bütçe politikaları, dış borçlanmanın azalması, israfın engellenmesi gibi pek çok olumlu adımı hatırlamakta fayda var.
Diyarbakır’da bir olay olmuş. Kim yapmış? Hala netleşmemiş. Bakar mısınız? Günde yüzlerce çocuk ölüyor. Hastanede çocuk ölümleri gerçekleşiyor. Bu işi yapan doktorun, AK Partili yetkililerle fotoğrafları var. Silah kaçakçısı ya da uyuşturucu kaçakçısı olduğunu iddia ediyorlar. Sayın bakanlar, bu durum çok enteresan değil mi? Olaylar olduktan sonra arkasından konuşuluyor. Milli görüşümüz ise “direnin” diyor. Olayların önünde durmanız gerekiyor. Geleceği inşa etmek, gecekonduları yıkmakla olmaz; yapılmaması için gerekeni yapmalısınız. Bizlere göre, belediye başkanlığı böyle olmalı. Yanlış yapanların peşinden gitmek yerine, yanlış yapacakların önünü keserek doğruyu sağlamak başarılı bir yaklaşımdır.
Cinayetler neden bu kadar arttı? Ülkenin güvenliği zayıfladı; üniversiteli kızlar öldürülüyor, kadınlara saldırılar oluyor, gençler uyuşturucu bataklığına saplanıyor. Allah korusun, bu sorunlar evlerimize kadar gelebilir, o kadar kolaylaştı. Basın mensubu arkadaşlarımız da bu meselelerde bir olup farkındalık yaratmalı. Türkiye’nin yaraları derinleşiyor; yanlış yolda ilerliyoruz. Bu sebeple sizlere çok büyük görevler düşüyor ve bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yılın sonuna yaklaşıyoruz ve büyük kongremizden sonra Türkiye genelinde sahaya inip milli görüşü yeniden canlandırmak için elimizden geleni yapacağız.
Diğer bir konu, Fethullah Gülen. Kimine göre “Hoca Efendi”, kimine göre ise terör örgütü elebaşı. Geçmişte onu övenler şimdi başka şeyler söylüyorlar, bu ayıptır. Fethullah Gülen’e rahmet dileyenlerin soruşturma açıldığını görüyorsak, Temel Karamollaoğlu’nun dediği gibi, AK Partililerin %80’ine de aynı şekilde davranmak gerekmez mi? O örgütle ilişkisi olmayan bir partiye karşı bu yaklaşım yanlıştır. Genel başkanımız kimdir? Erbakan. Sevgide de nefrettе de ölçüyü korumak önemlidir. Allah’tan haddimizi aşmamak için dua ederiz. Amerika’da öldü, şöyle oldu, böyle oldu.
Önceden, bu örgütle birlikte hareket edilmemesi gerektiğini söyledik. Yanlış yaptıklarını defalarca belirttik. Yine de bazıları gitti ve onların yanında yer aldı. Türkiye’de 200 bin kişi hakkında soruşturma açıldı, bir kısmı yurt dışına kaçtı. Bazı kişiler ise onlarla iyi ilişkiler kurmaya çalıştı, siyasi destek aldı ve onlara maddi kaynak sağladı. Şimdi bu insanlarla beraber olmaya devam edilmesi doğru mu? Onlara destek verenlerin de suçlanması gerekmez mi?”