Büro Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sekreteri Baki Ulaş Karaca şu ifadeleri kullandı;

"Bilindiği üzere her sene oldu bittiye getirilen sosyal güvenlik haftası son anda yapılan duyurularla 13-19 Mayıs tarihlerine sıkıştırılarak geçiştirilmelerle yetinilmemiş, maalesef “Kamuda tasarruf ve verimlilik” adı altında kamu emekçilerine saldırı paketi yayınlanabilen bir hafta haline gelmiştir.

Sosyal güvenliğin giderek tasfiye edildiği, emekli aylıklarının açlık sınırının dahi altında kaldığı, 2008 Ekim sonrası işe giren işçi ve emekçileri mezarda emekliliğin beklediği, işsizlerin, gençlerin toplumun önemli bir kısmının aslında sosyal güvenlik kapsamında olmadığı bir ülkede aslında kutlanacak bir sosyal güvenlik haftasından değil yok edilen gelecekten bahsedebiliriz.

5510 sayılı SSGSS Yasası ile nüfusun tamamının sosyal güvenlik kapsamında olacağı iddia edilmişti. Ancak emekli aylık bağlanma oranlarının düşürüldüğü, daha çok prim gün sayısına daha düşük aylık bağlayan, işsizlerin GSS primi ödemezse kapsamda olmadığı her ne kadar rakamlarla şişirilse de giderek kamusal sosyal güvenliğin kapsamının daraltıldığı, yerine bireysel emeklilik ve özel sağlık sigorta sistemlerinin ikame edildiği bir sosyal güvenlik sistemi vardır.

Türkiye’deki sosyal güvenlik şemsiyesinin 85 milyonu altına aldığı, sistemin reformlarla dönüştürüldüğü iddia edilse de hem çağdaş dünya ile hem iktisadi ve sosyal özellikler bakımından benzer ülkelerle kıyasladığımızda ortaya çıkan tablonun iç açıcı olmadığı görülmektedir.

Nitelim Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1 Eylül 2021’de yayımladığı Dünya Sosyal Koruma Raporu bu durumu net olarak ortaya koymaktadır.

ILO raporuna göre Türkiye’de sosyal güvenlik kapsamındaki nüfus oranı ise yüzde 79,8 dir. Buna göre Türkiye’nin sosyal güvenlik kapsamı dünya ortalamasının üzerinde olmasına karşın, bulunduğu bölgelerin yani Avrupa ve Merkez Asya bölgelerinin ortalamasının altında seyretmektedir.

Öte yandan bilindiği üzere bir sosyal güvenlik sisteminin etkinliği ve niteliği ölçmek için kapsamı tek başına bir ölçü değildir. Sosyal güvenliğin etkinliği ve niteliği daha çok milli gelirden sosyal güvenliğe ayrılan kaynaklarla ölçülmektedir.

ILO raporuna göre sağlık dahil sosyal toplam sosyal koruma harcamalarının GSYH’ye oranına baktığımızda dünya ortalamasının yüzde 18,7 olduğu görülmektedir.

Söz konusu oran Batı Avrupa ülkelerinde 26,2, Amerika kıtasında yüzde 24,2, Doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 17,7, iken Afrika ülkelerinde yüzde 5,8’e kadar gerilemektedir.

Türkiye’nin sağlık dahil toplam sosyal koruma harcamalarının GSYH’ye oranı ise ILO’ya göre yüzde 13,1’dir. Türkiye GSYH’dan sosyal güvenliğe yaptığı harcamalar bakımından dünya ortalamasının oldukça altında yer almaktadır.

Daha vahimi ise ülkemizin Arnavutluk hariç Avrupa’da en düşük sosyal güvenlik harcamasına sahip ülke konumunda olmasıdır.

2024 Şubat Ayı SGK istatistiklerine göre sigortalıların toplam nüfusa oranı %89, sosyal güvenlik kapsamı dışında kalanların oranı ise yüzde 11 olarak belirtilmektedir. Ancak aktif sigortalıların emeklileri karşılama oranı (aktif/ pasif oranı) 1,63’e düşmüştür; kaldı ki söz de sosyal güvenlik kapsamının çoğunluğunu 33.905.957 Kişisi bakılmakla yükümlü tutulanlardan (Bağımlılar) oluşmaktadır. Bağımlılar grubu ile ilgili kayıtların sağlıklı olmadığı bu grubun önemli kısmının kayıt dışı istihdam olduğunu da TÜİK verilerinden dahi anlayabiliriz. TUİK 2024- Ocak-Mart verilerine göre nüfusun yüzde 25’i kayıt dışı istihdam edilmektedir. Bu da aslında gerçek anlamda sosyal güvenlik kapsamının göründüğünden çok daha az olduğunu, nüfusun çoğunluğunun sosyal güvenlik ve sağlık harcamasının aktif sigortalıların sırtında olduğunu göstermektedir.

Yine Şubat 2024 SGK verilerine göre 25.096.600 aktif sigortalı, 16.154.322 emekli toplam  41.250.922 kişi aslında nüfusun kalanının gelir ve sosyal güvenliği sağlamakla yükümlü olup sigortalıların nüfusa oranı 0,48’dir. Yani toplumun yarısı için gerçek anlamda bir sosyal güvenceden bahsetmek mümkün değildir.

Görüldüğü üzere 5510 sayılı Yasa ile sosyal güvenlik önemli oranda tasfiye edilmekte özellikle genç emekçilerin geleceği bireysel emeklilik sistemlerinin ve özel sağlık şirketlerinin insafına bırakılmaktadır.

 5510 Sayılı toplumun emeklilik ve sağlık harcamalarının yükünü 25 milyon aktif iş gücüne yıkmakla kalmıyor, onların geleceğini de emekli aylık bağlama oranlarını kademeli olarak düşürüyor. Özellikle kamu emekçilerinin emekli aylık bağlama oranları Temmuz 2023’de yapılan seyyanen ödemenin taban maaşa eklenmemesi nedeniyle çalışırken aldıkların maaşın yarısına düşmüştür. 2008 Ekim Sonrası işe giren kamu emekçileri ise neredeyse iş güvencesine karşılık mezarda emeklilik ve sefalet ücretiyle cezalandırılmaktadır. Sosyal Güvenlik reformu ile tüm emeklilere çalışırken aldıkları maaşın maksimum %50’sini ödeyen bir sosyal güvenlik sistemi amaçlanmıştır. Ancak şu an emekli sandığına tabi memurlar için bile çoktan bu orana düşülmüş 2008 Ekim sonrası işe giren personel için herhangi bir düzenleme yapılmaz ise bu oran yüzde 20’lere kadar düşecektir. Bunun nedeni memur maaşlarının yarıya yakın kısmının ek ödeme, seyyanen ödeme vb. kalemlerden oluşmakta işçilerde olduğu gibi Prime Esas Kazanç hesabına dahil edilmemektedir. Aslında Devlet memur maaşlarının yarısını kayıt dışı ödeyerek suç işlemektedir.

Bu uygulamanın en önemli sonucu, kamu emekçilerini bireysel emeklilik sistemlerine katılmaya zorlamak, böylece kamu emeklilik sistemini işlevsiz kılarak, bireysel emeklilik ve sağlık sigortalarını güçlendirmektir.

Öte yandan 85 Milyona hizmet veren EYT’nin bütün yükünü sırtında taşıyan sosyal güvenlik emekçilerine bırakınız teşekkür edilmesini; yol, yemek, personel servisi, izin, fazla mesai ücreti vb. kazanılmış haklarının gasbedilmesi ile karşı karşıyadır.

Çabuk unutuldu, EYT sürecinde sosyal güvenlik emekçilerinin sabah, akşam hafta sonu demeden fedakarca çalışırken bakanların sorumsuz açıklamaları yüzünden vatandaşla karşı karşıya kalmaları. Çabuk unutuldu EYT sürecinde verilen ikramiye, uzmanlık, 3600 Ek gösterge sözleri.

Oysaki 2022 Yılında 689.523 kişiye emekli aylığı bağlanırken, EYT Yasası gereğince 2023 Yılında 2.484. 335 kişiye emekli aylığını bu vaatleri yapan ve sözlerinde durmadan kaybolan bakanlar değil olağanüstü gayretle sosyal güvenlik emekçileri bağlamışlardır.  EYT yasası nedeniyle tüm süreçler göz önüne alındığında sosyal güvenlik emekçilerinin iş yükü 10 kat artmıştır. Yasanın yarattığı iş yükü 2024 Yılında da benzer şekilde devam etmektedir. Personel eksikliği nedeni ile birçok birimde yıllık izinlerin kullanılmasında, rapor alınmasında sosyal güvenlik emekçileri sorun yaşamaktadır. Şimdi ise kamu tasarruf paketi ile personel alımı durdurularak SGK emekçisinin iş yükü bir kez daha katlanarak artacaktır.

SGK emekçileri 85 Milyona, 32.981 çalışan ile hizmet vermektedir. 2009 Yılında 682 aktif sigortalıya bir SGK personeli düşerken bugün bu rakam 760 aktif sigortalıya bir personel olarak gerilemiştir. Bu da EYT yasası olmasa dahi sosyal güvenlik kurumunun artan iş yüküne göre personel sayısının yetersiz olduğunun açık göstergesidir.

Sosyal Güvenlik Kurumu personeli kamu kurumları arasında en düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Tamamı üniversite mezunu olan, yıllarca KPSS’ye hazırlanarak yüksek puanlarla ataması yapılan SGK Emekçileri açlık sınırındaki bir ücretle çalıştırılmaktadırlar. Milyonlarca vatandaşa hizmet veren onların emekli aylığını bağlayan sosyal güvenlik emekçilerinin geleceğinde emeklilik görülmemektedir.

Sosyal Güvenlik Emekçileri artık sorunlarının bir an önce çözülmesi için vaatlerden çok somut adımlar atılmasını istiyor. Çözüm sosyal güvenlik emekçilerinin ortak mücadelesinde Büro Emekçileri Sendikası olarak sendikamızın yetkili olduğu yıllardaki haklarımızı almak ve kazanılmış haklarımıza geleceğimize iş güvencemize sahip çıkmak için tüm sosyal güvenlik emekçilerini aşağıdaki taleplerde ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Sosyal Güvenlik Kurumu Emekçileri olarak;

* 5510 sayılı Yasa değişmelidir. Tüm memur maaş ödemeleri Prime Esas Kazanca dahil edilmeli, yaş haddi kaldırılmalıdır.

* Sosyal Güvenlik Kurumu özerk olmalı, memur ve emekli maaşlarını düşürmek yerine kayıt dışı istihdamla mücadele etmelidir.

* Anayasa Mahkemesi kararına rağmen halen ödenmeyen ikramiyelerimizi ve diğer ek ödemelerimizi geriye dönük istiyoruz!

* Sosyal Güvenlik Kurumu ek ödeme yönetmeliğinde yer alan ek ödeme puanlarına 100 er puan eklenmesini istiyoruz!

* SGK Emekçilerine derhal 3600 ek gösterge istiyoruz!

* Sosyal Güvenlik Hizmet Sınıfı/Uzmanlık kadrolarının ihdas edilmesini ve sosyal güvenlik tazminatı ödenmesini talep ediyoruz!

* Sosyal Güvenlik Kurumu olarak 2008 Ekim sonrası işe giren sigortalı memurların kayıplarının engellenmesi için çalışma başlatmasını istiyoruz!

* 2022 Yılında peşkeş çekilen banka promosyon anlaşmasının yeniden yapılmasını istiyoruz.

* Kurum içi tüm ünvanlar için görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açılmasını istiyoruz!

* Mülakatın kaldırılmasını liyakatın tesis edilmesini istiyoruz!

* Personel servis hakkımızın devam etmesini istiyoruz!

* Ücretsiz yemek hizmeti istiyoruz!

* İnsan onuruna yakışır koşullarda çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz!

Taleplerimiz karşılanana kadar mücadelemiz devam edecek! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz! Yaşasın BES!"