Kanal 26'da konuşan Ayşe Ünlüce Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı şu ifadeleri kullandı;

"Gündoğdu bölgesinde dönüşüm başlayacak. Bu dönüşümü yaparken Kanlıkavak gibi bölgelerde, nehir kenarında güzel alanlar yaratmayı hedefliyoruz.

Özellikle yaz aylarında Yediler ve Adalar bölgeleri çok kalabalık oluyor. Porsuk çevresi ve Kentpark’a doğru olan alanlar, yeniden dönüşüme girecek. Gündoğdu bölgesinde de inşaatlar başlayınca, şehir biraz daha yayılacak ve mevcut sıkışıklık ortadan kalkacak.

Aslında Gündoğdu mahallesinde dönüşüm başladı bile. 60 konut teslim ettik, kuralar çekildi. Şimdi 109 konutluk bir ihale için hazırlanıyoruz. Daha önce ihale yaptık ama katılım olmadı. Bu nedenle, mart ayında mevsim koşullarını göz önünde bulundurarak yeniden ihaleye çıkacağız. Eğer yine katılım olmazsa, bu işi kendi şirketimizle yapacağız. Bu süreçte bin beş yüz konutun yapımını tamamlamayı hedefliyoruz.

Kentsel dönüşüm konusunda, bu sorumluluğun bakanlığa ait olduğunu söylüyoruz. Ancak belediyeler de parsel bazında dönüşüm çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle 1999 depreminden sonra eski binalar hızla yenilenmeye başladı. İlçe belediyeleri ruhsat vererek bu sürece katkıda bulunuyor. Ancak bizim bahsettiğimiz konu, afet riski taşıyan alanlar ve eski bina stoklarıyla ilgili.

1999 öncesi yapılan tüm binalar Eskişehir için risk taşıyor. Hem eski yönetmeliklere göre inşa edildiler hem de o dönemin beton ve kum kalitesi oldukça düşük. Ayrıca bölgemizin sıvılaşma oranı da yüksek olduğu için bu yapılar bir an önce dönüştürülmeli.

Bu konuda iki temel mevzuat var. 6306 sayılı yasa, afet riski taşıyan alanlarla ilgili düzenlemeleri kapsıyor. Ancak bu yasa, yetkiyi tamamen bakanlığa bırakmış durumda. Bakanlık isterse, yetkiyi belediyelere devredebilir. Belediye kanunları, daha çok çöküntü alanlarında yapılacak düzenlemeler için belediyelere yetki veriyor.

Biz Gündoğdu bölgesinde farklı bir uygulama yaptık. Oradaki mülkiyetler oldukça karışık bir haldeydi. Vatandaşların bu süreci kendi başlarına çözmesi zordu. Bu nedenle belediye meclisinden yetki alarak bölgenin planını yaptık ve vatandaşa, "Mülkiyetlerinizi bize devrederseniz, biz bu dönüşümü yapar ve size teslim ederiz" dedik. Vatandaşlarımız bize güvendi ve mülkiyetlerini devretti. Böylece ilk 60 konutu teslim ettik ve hızla devam ediyoruz. Ancak asıl görev yine bakanlıktadır. Gerekirse bize de yetki versinler. Bu tartışmaların gölgesinde Eskişehir’in daha fazla zaman kaybetmesini istemiyoruz.

Siyasi çıkarlar bir tarafa bırakılırsa, vatandaşın sorunları daha hızlı çözülür. Bana kalırsa, bu konuda bir hazırlık yapılıyor gibi görünüyor. Eskişehir halkı da bunun farkında. Yıllarca bu konu siyasi tartışmalara malzeme yapıldı. Ancak, geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız büyük deprem, artık bu işin şakaya gelir bir yanı olmadığını açıkça gösterdi.

Bu konuda 3 belediye olarak birlikte bir çalışma başlattık. Yapı envanterini çıkarmak amacıyla bir rapor hazırlıyoruz ve şu anda bitirme aşamasındayız. Bu raporu tamamladıktan sonra bakanlığa ileteceğiz. Bakanlığımızla mutlaka görüşmeler yaparız. Gerekirse biz gideriz, konuları konuşuruz. Bu süreçte diğer partilerin de bize destek vereceğinden eminim. Hep birlikte bakanlıkla görüşür, bakanlığın yapabileceği işleri ve bize devretmek istedikleri yerleri konuşuruz. Geçmiş artık geçmişte kaldı, bundan sonra önümüze bakmalıyız. Hep beraber, Eskişehir’deki tüm partiler bu konuda ortak bir çabayla çalışmalıyız.

Bina bazında dönüşümler yapılıyor ve vatandaş da bunun farkında. Fakat bina bazındaki dönüşümlerin çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, Yunus Emre Caddesi'nde 8 katlı bir binada oturuyorsunuz. Binanızda bir test yaptırıyorsunuz ve depreme dayanıklı çıkmıyor. Ne yapıyorsunuz? Kat malikleriyle anlaşıyorsunuz, bir müteahhitle görüşüyorsunuz. Müteahhit, “Yıkarım, yaparım, ancak şu kadar para vermeniz gerekiyor,” diyor.

Diyelim ki eviniz şu anda 1,5 milyon lira ediyor. Müteahhit sizden 1 milyon lira istiyor. Bu parayı verirseniz binanızı yeniliyor ve sonunda 4-5 milyon lira değerinde bir daireye sahip oluyorsunuz. Ancak şunu belirtmek isterim: Yanınızda yine 1999 öncesi yapılmış, alt katları ticarete dönmüş binalar var. Bu binaların kolonları kesilmiş olabilir, dış duvarlarıyla oynanmış olabilir ve dış cephelerinde çeşitli değişiklikler yapılmış olabilir. Tüm bunlar büyük bir belirsizlik yaratıyor.

Siz kendi binanızı yenileseniz bile, yanınızdaki binalar yıkıldığında bundan olumsuz etkilenebilirsiniz. Bu yüzden, vatandaşın elinden gelenler sınırlı. Daha az riskli bölgelerde, müstakil nizamda, 3-4 katlı yapılarda bu dönüşüm sağlanabilir. Ancak riskli alanlarda, ada bazında bir dönüşüm yapılması gerekiyor. Bu da bakanlığın yetkisiyle, gerekirse belediyelere devredilerek ve rezerv alanları oluşturularak yapılmalı.

Vatandaşı mağdur etmeden, belediyeler veya bakanlık bu işi bütçelerle çözemez. Bu yüzden rezerv alanları yaratılması şart. Eskişehir’de bizim rezerv alanımız Kocakır’dı. Ancak Kocakır, TOKİ’ye devredildi ve orada bina yapılıyor. Keşke Kocakır’ı dönüşümde rezerv alanı olarak kullanabilseydik. Bu konuda davamızı açtık ve kararlıyız. Kocakır konusunda mücadelemiz devam ediyor çünkü rezerv alan olmadan ne bakanlık ne de belediyeler bu sorunu çözebilir.

Vatandaşa bir seçenek sunulmak zorunda. Daha önce verdiğim örneğe dönersek, müteahhitin istediği parayı verecek durumda olmayan vatandaşlar olabilir. Çünkü eski mahallelerde genellikle emekli maaşıyla geçinen yaşlı insanlar yaşıyor. Gençler, merkez mahallelerde oturan insanları hâlâ varlıklı sanıyor olabilir, ancak durum öyle değil. Şehir artık kabuk değiştiriyor. Eskiden varlıklı kesimin yaşadığı bu mahallelerde artık düşük maaşlarla geçinmeye çalışan insanlar yaşıyor. Bu nedenle, yalnızca vatandaşlardan bu dönüşümü beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bakanlığın rezerv alanlarla gerçekçi çözümler üretmesi gerekiyor."