Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce şu ifadeleri kullandı;

“Günümüzdeki en temel konu, Türkiye’deki ekonomik kriz ve derin yoksulluk. Ancak görüyoruz ki suni gündemlerle başka konulara yönlendiriliyoruz. Örneğin, asgari ücret açıklanıyor, ardından hemen farklı bir gündem ortaya atılıyor. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı gibi veriler açıklanıyor, ardından yine yeni bir gündemle karşılaşıyoruz. Maaşlar açıklanıyor, hemen arkasından benzer şekilde başka gündemler yaratılıyor.

Seçim dönemi öncesinde ve sonrasında şehir merkezinde ve kırsalda birçok yere gittim, pek çok vatandaşla görüşme şansı buldum. Yoksulluğu sahada, evlerde, pazarda, sokaklarda ve mahallelerde birebir görmek gerçekten çok acı verici. Çünkü yoksulluk, aynı zamanda yoksunluk demektir. Temel haklara erişememek demektir. Bunlar arasında beslenme, barınma gibi haklar, hatta adalet ve eşitlik gibi kavramlar yer alıyor. Ne yazık ki bu durum, birçok insanın bu haklara ulaşmasını engelliyor. Victor Hugo’nun bir sözü vardır: “Siz yardım edilecek yoksullar yaratıyorsunuz, biz ise yok edilmiş yoksulluk yaratmak…” İşte bu, iktidarın bilinçli bir şekilde uyguladığı politikaların sonucu. Yoksullaştırarak daha yönetilebilir bir toplum yaratıyorlar. Bu sistemin sadece yanlış politikalarla değil, bilinçli bir fakirleştirme stratejisiyle şekillendiğini biliyoruz.

Sokaktaki yoksulluk artık çok derinleşmiş durumda. Seçim dönemi sırasında karşılaştığım bir anı, bu durumu daha da somut hale getiriyor: Bir kahvehaneye girdiğimizde, yaşlı erkeklerin oturduğu ortamda 13-14 yaşlarında birkaç kız çocuğunun içeriye girdiğini gördüm. Çocuklar, kahvenin arka tarafında çay yapılan yere yönlendirildikten birkaç dakika sonra ellerinde kullan-at kaplarda sağlıksız hazır makarnalar ile geri döndüler. Kahveciye neden böyle bir durum olduğunu sordum, “Okulda tost fiyatı çok yüksek, çocuklar aç kalmasın diye bu şekilde yardımcı oluyorum,” dedi. O an, çocukların karınlarını doyurmak için böyle savunmasız bir ortamda bulunmak zorunda kalmalarını görmek gerçekten korkunçtu.

Bugün birçok okul tam gün eğitime geçmiş olsa da öğlen yemek verilmiyor. Çocuklar ya eve gidip yemek yemeye çalışıyor ya da aileleri okula yemek getirmek zorunda kalıyor. Bu sağlanamıyorsa çocuklar aç kalıyor veya sağlıksız yiyeceklere yöneliyor. Oysa sağlıklı beslenme, bir çocuğun en temel hakkıdır. Ancak yoksulluk, bu hakkın bile önüne geçiyor.

Sadece alışveriş yapan değil, pazarcı da yoksulluktan şikayetçi. Esnafa gidiyorsunuz, siftah yapmamış. Mahallelerde iki dükkan açıksa, yanındaki üç dükkan kapalı. Yoksulluk artık mahallelerden, sokaklardan ve evlerden bir haykırış şeklinde yükseliyor. Pandemi ve ardından yaşanan büyük depremlerin etkisiyle bu durum daha da derinleşti. Ancak bu sorunla ilgili güçlü bir devlet politikası uygulanmadı.”