Kanal 26'da konuşan Ayşe Ünlüce Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı şu ifadeleri kullandı;

"Hayat ne gösterir, neler getirir, bilemeyiz. 20 yıl önce bambaşka hayallerimiz vardı. ayatın ne getireceği bilinmez. Ben, yapı gereği çok ileriye dönük planlar yapan biri değilim. Ama bir program dahilinde çalışmayı severim ve gerçekten çalışmayı çok seviyorum. Şehre ve insanlara ne katabilirim, bunu her zaman düşünürüm. Şu an için de sloganımız "İşimiz gücümüz Eskişehir" diyor ve buna uygun hareket ediyoruz. Gerçekten işimiz var ve odaklanmamız gereken çok konu var.

Bu işler koşullara bağlıdır ve gerçekçi olmak gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde çok iyi cumhurbaşkanı adayları yetişiyor. Bunlar, bir süreç işidir. Öyle birdenbire "Bu kişi şehircilikte başarılı olmuş, hadi onu aday yapalım," diyerek olacak şeyler değil. Bu işler için önemli hedefler koymak, çok çalışmak, doğru ekipler hazırlamak ve belki de geniş bir insan ağı oluşturmak gerekir. Çünkü bu tür büyük görevlere gelindiğinde bakanlıklardan danışmanlıklara kadar her şeyi planlamak şart. Bu konuda hazırlık yapan arkadaşlarımız var ve çok başarılılar. Uzunca bir süredir bu hazırlıkları yapıyorlar.

Ne mutlu ki CHP, sadece bir kişiye ya da belli bir gruba bağımlı bir parti değil. Kendi içinde liderler yaratabilen, üretebilen bir yapıya sahip. Umarım yolumuz açık olur ve bu süreç iktidara giden yolda başarılı bir şekilde ilerler. Çünkü genel siyaseti değerlendirecek olursak, 22 yıllık bir iktidardan çok yorulduk. Bunu bir siyasi söylem olarak değil, bir gerçeklik olarak ifade ediyorum. İktidarlar da, halk da zamanla yorulur; yönetimler yenilenmelidir. Değişim iyidir ve bu ülkenin artık bir değişime ihtiyacı var.

O yüzden parti içinde yalnızca cumhurbaşkanlığı yarışıyla uğraşılıyor gibi bir algı yaratılmasından rahatsızım. Biz, özellikle yerel yöneticiler olarak, şehirlerimizi değiştirmek ve dönüştürmek için çalışıyoruz. Çünkü bu dönüşüm şehirlerden başlar ve ülkeye yayılır. Genel merkezimizde de yoğun bir çalışma var. Gece gündüz demeden projeler üretiyorlar, iktidara geldiklerinde yapılacaklarla ilgili yol haritaları çıkarıyorlar. Çok iyi teknik ekipler ve danışmanlar oluşturulmuş durumda. Hatta görev dağılımlarına kadar detaylı bir hazırlık var. Bu yüzden CHP içinde çok ciddi ve planlı bir hazırlık dönemi yaşanıyor.

Ancak dışarıdan bakıldığında sanki sadece kavgaların ve kurultayların partisi gibi gösterilmeye çalışılıyor. Biz, bu tür tuzaklara düşmeyeceğiz. Parti içi demokrasi diyoruz ve demokrasi kültürü zaten her partide olmalı. Ama CHP, bu konuda en köklü geleneklere sahip partilerden biri. Halkçı, sosyal demokrat ve geçmişi çok güçlü bir parti. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir parti olması, genel başkanlık koltuğunun da ayrı bir sorumluluk taşımasını sağlıyor. Bu nedenle kısır tartışmalara girmemiz mümkün değil ve buna gerek de yok.

Halkımız, 31 Mart'ta kararını net bir şekilde gösterdi. Değişim ve dönüşüm istiyor. Biz de bu değişimi ve dönüşümü sağlamak için birlik ve beraberlik içinde çalışmalıyız. Hedefimiz, halkımızı yaşadığı sıkıntılardan kurtarmak ve çözüm reçeteleri sunmak olmalı. Bunun dışındaki tartışmaları gereksiz ve anlamsız buluyorum.

Başarı, biraz önce söylediğim durumdan da kaynaklanıyor. İktidarlar yorulur, yönetimler yorulur. Bu kadar uzun süreli bir iktidar, yoruldu ve artık yeni bir şey üretemiyor. Gerçekten ciddi bir ekonomik sıkıntı içindeyiz. Göçmen dalgası yaşadık ve bu süreçte büyük zorluklar çektik. Komşularımızla olan ilişkilerimizi görüyorsunuz. Dünyada yaşanan karışıklıkların etkileri de büyük. Kuzeyde komşumuz Rusya savaş halinde, güneyde Suriye’nin durumu ortada. Gürcistan karışıyor, Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi üyeliği bile sorgulanmaya başladı. Komşularımızda ve ülkemizde ciddi sıkıntılar var.

Halkımız da bu durumun farkında. Özellikle ekonomik alandaki sorunlar çok belirgin. “Tencere kaynamıyorsa iktidarlar devrilir” derler ya, bu söze çok inanırım. Ülkeler birçok sıkıntıyla karşılaşabilir ama eğer vatandaş evinde tencere kaynatamıyorsa, artık değişim zamanı gelmiştir. İktidar, son yıllarda iyi bir ekonomi yönetimi sağlayamadı. Pandemi, deprem ve diğer birçok olumsuz durum yaşandı. Tüm bunların yükünü ise halkımız taşıdı.

Bu süreçte halkımız bir sinyal verdi, bir mesaj iletti. Özellikle 31 Mart seçimlerinde “Bu şekilde yönetilmek istemiyorum, daha iyisini hak ediyorum” dedi. Halk, sarı kart gösterdi. Eğer bu şekilde devam ederseniz, genel seçimde kırmızı kart göstereceğim, diye bir uyarıda bulundu. Ben 31 Mart seçimlerini bu şekilde yorumluyorum.

Seçim döneminde sahaya indiğimizde halkla kurduğumuz bağ ve aldığımız geri dönüşler çok anlamlıydı. Evet, bu başarının altında bu bağın büyük bir etkisi var. Ayrıca, ilk adaylığım açıklandıktan kısa bir süre sonra, genel merkezin yaptığı ilk anketler bize ulaştı. İlk anketlerde %2 önde görünüyordum. Daha sonra yapılan anketlerde bu fark %4’e çıktı. Seçimlere on beş gün kala gelen son ankette ise %8 öndeydim. Ancak seçim sonuçları açıklandığında %14’lük bir fark oluştu. Bu farkın bir kısmı, seçim dönemindeki yoğun çaba ve son on beş gündeki performansımızdan kaynaklandı.

Elbette bizler de doğru adaylardık. Kırsalda 6 adayımız, merkezde 2 adayımız ve büyükşehirdeki adayımızla birlikte doğru isimlerle çalışıldı. Ancak beklentimizin üzerinde aldığımız %3-4’lük ekstra oy, halkımıza daha fazla dokunabilme çabamızın bir sonucuydu.

Ben projelerimi ve yapmak istediklerimi hep çok şeffaf bir şekilde paylaştım. O yüzden şu anda kimse için bir sürpriz yok. 5 yıl boyunca ne yapacağımı adım adım planladım. Ancak biliyorum ki bu süreçte şehir çok değişecek ve beklenmedik gelişmeler olacak. O değişimlere de uygun adımlar atacağız; bunu da buradan bir söz olarak söylemiş olayım."