Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Cihan Taşar şu ifadeleri kullandı;
“İşgalle, siyasetsiz ve devletsiz bırakmakla; ordusuzluğa, yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmekle; sayısız tuzakla, yıllar süren savaşlarla; Anadolu’nun birçok yerinde çıkardıkları onlarca isyanla kurulmasına engel olamadıkları Cumhuriyet’i bu kez kök salmadan yıkmak için harekete geçen Batı emperyalizmi ve kadim uşağı şeriatçı yobaz “Karşı Devrim” güçleri, özellikle 3 Mart 1924 tarihinden itibaren peş peşe yürürlüğe giren Aydınlanma Devrimleri ve topyekûn kalkınma hamleleri ile yüzyıllardır tepe tepe kullandıkları olanakları ve imtiyazları kaybettikçe hain eylemlerini hızlandırdı.
7-28 Eylül 1924 tarihleri arasındaki Nasturi İsyanı, 17 Kasım 1924’te kurulan devrim karşıtı ve hilafet yanlısı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası girişimi, hemen ardından 13 Şubat 1925’te İngiltere’nin desteğiyle çıkarılan ve 31 Mayıs’ta bastırılan Şeyh Sait İsyanı ile başlayan bu eylemler; Şemdinli, Pervari, Koçuşağı, Hakkari, Sason, Mutki, Ağrı, Tendürek, Savur, Pülümür gibi 20’ye yakın ayaklanmayla sürdürüldü.
1930 yılının 23 Aralık günü ise Türkiye, inanılmaz bir dinci-gerici isyan haberiyle sarsıldı. İstanbul’da yaşayan Nakşibendi şeyhi Esat adlı bir hainin kışkırttığı, Derviş Mehmet adlı bir soysuzun önderlik ettiği Atatürk, Cumhuriyet ve devrim düşmanı gericiler, her zamanki “Din elden gidiyor” safsatası ve üzerinde ne yazdığını bile bilmedikleri yeşil paçavralarla Menemen’de toplandılar. Şeriat ilan ettiklerini haykıran ve bazı Menemenlilerin katılımıyla sayıları da, cüretleri de artan hainler, kendilerini eylemlerine son vermeleri için uyaran Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile Bekçi Şevki ve Bekçi Hasan’ı alçakça katlettiler. Gözü dönmüş güruh, vahşeti o boyuta vardırdı ki, Asteğmen Kubilay’ın bağ bıçağı ile kesilen başını bir sırığın ucunda Menemen sokaklarında dolaştırdı.
Daha birkaç yıl önce Yunan işgalinden kurtarılmış Menemen halkından bazı aymazların da desteklediği bu aşağılık isyanı ve vahşi katliamı haber aldığında Atatürk’ün inanılmaz acı duyduğu, tarifsiz öfkelendiği, çok sert tepki verdiği, hatta “Menemen’i yakın!” dediği söylenir. Büyük Önder, orduya gönderdiği taziye mesajında da, “Büyük ordunun kahraman, genç zabiti ve mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.” diyerek Türk gençliğinin Cumhuriyet’i ve devrimleri ilelebet koruyacağına olan inancını dile getirmiştir.
Benzerleri gibi bu ayaklanma da Kemalist devrim kadrolarının kararlı ve güçlü iradesi ile ezilmiş; hainler, Kubilay’ın başını kestikleri yerde hak ettikleri sonla buluşturulmuştur.
Türk ulusu; Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama, gerileme ve yıkılış dönemlerinde de, Milli Mücadele sırasında da, saltanat ve hilafet kaldırıldığında da, Cumhuriyet’in ilanı ve niteliklerini belirleyen devrimler sürecinde de, çok partili dönemde ve nihayet günümüzde de (15 Temmuz 2016) bu “Karşı Devrim” kalkışmalarıyla hep karşılaştı. Tamamının Batı emperyalizmi patronajlı olduklarını ve yerli işbirlikçilerce sahnelendiklerini bildiğimiz gibi, hedeflerine ulaşamadıklarını ve asla ulaşamayacaklarını da biliyoruz.
Emperyalizmin 100 yıllık ham hayalidir; laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak muasır medeniyet seviyesini aşma hedefine yönelmiş Atatürk Cumhuriyeti’ni; Kemalist ideolojisinden, antiemperyalist üniter ulus devlet özünden, ulusal bütünlüğünden ve dil birliğinden yoksun bırakarak güdümünde bir din devletine dönüştürmek. Bu nedenle on yıllardır yaşadığımız ve hâlen yaşamakta olduğumuz mücadele, emperyalizm ve işbirlikçilerinin hayallerini gerçekleştirmek için gerici Derviş Mehmetler yetiştirme gayreti ile laik Cumhuriyet’in Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda yürümeyi sürdürecek devrimci Kubilaylar yetiştirme iradesi arasındadır. Ve kuşkusuz, laik Cumhuriyet kazanacaktır.
Atatürkçü Düşünce Derneği; varlık nedeni gereği, 355 şubesi, 39 temsilciliği, 71 bin üyesi ve gönüldaşı milyonlarca yurttaşıyla Öğretmen Asteğmen Kubilay’ın temiz kanıyla çizdiği yoldan milim sapmayacak, onu ve Türk Devrimi’ni unutanlara da, unutturmak isteyenlere de meydanın boş olmadığını gösterecek; Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne mutlaka ulaşacaktır.
Ulusça yüreklerimizde yaşattığımız “Büyük ordunun kahraman, genç zabiti ve mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey” ile Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki Beyleri minnetle yâd ediyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyoruz.”